Tarih: 26.06.2013 17:23

Deprem unutuldu, kentler ranta dönüştürüldü

Facebook Twitter Linked-in

abakir_imoİnşaat Mühendisleri Odası Adana Şube Başkanı Abdullah Bakır, AKP

hükümetinin Van depremi sonrası hızla, deprem tehlikesi gerekçesiyle
tüm ülke topraklarını hiçbir kurala ve koşula bağlı olmaksızın ranta
açmasını eleştirdi. Bakır,”Kentsel dönüşüm uygulamalarına rantın
yüksek olduğu yerlerden başladılar. Kentlerimiz birer rant alanı gibi
görülerek sermayeye sunulmaktadır.” dedi.
Adana-Ceyhan Depreminin üzerinden 15 yıl geçmesine rağmen hiçbir önlem
alınmadığını savunan İMO Başkanı Abdullah Bakır, şöyle konuştu:
“Türkiye dünyanın en etkin deprem kuşaklarından birinin üzerindedir.
Bir doğa olayı olan deprem ne yazık ki ülkemizde doğal afete
dönüşmekte ve telafisi mümkün olmayan sonuçlara yol açmaktadır. Büyük
ölçekli depremlerin meydana geldiği ülkelerde, depremin zararlarının
en aza indirgenmesi ancak depreme karşı dayanıklı binalar inşa
edilmesi ve bunu sağlayacak olan yasal düzenlemeler ile mümkündür.
KONUTLAR KAÇAK VE DEPREME DAYANIKSIZ
Araştırmalar İstanbul, Ankara ve İzmir gibi büyük kentlerdeki yapı
stokunun yaklaşık yüzde 70'inin, ülke genelinde ise yüzde 50'sinin
kaçak olduğunu ortaya koymaktadır. 20 Milyon konuttan yaklaşık 6,5
milyon konutun depreme dayanıksız olduğu tahmin ediliyor.
İktidarda bulundukları onca yılda Türkiye‘deki çarpık yapılaşmaya,
plansız kentleşmeye karşı hiçbir somut adım atmayan AKP hükümeti, Van
depremi sonrası hızla, deprem tehlikesi gerekçesiyle tüm ülke
topraklarını hiçbir kurala ve koşula bağlı olmaksızın ranta açan 'Afet
Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanunu” çıkardı.
Yasanın içeriğine ve uygulamalarına bakıldığında bilimsellikten,
uygulanabilirlikten uzak ve sosyal yönleri neredeyse olmayan bir yasa
ile karşı karşıya olduğumuz görülmektedir.  Ve kentsel dönüşüm
uygulamalarına rantın yüksek olduğu yerlerden başladılar. Ne yazıktır
ki, bu projelerle, deprem tehlikesi ve yapı stokunun haldeki durumu
gerekçe gösterilerek, kentlerimiz birer rant alanı gibi görülerek
sermayeye sunulmaktadır.
KENTLİNİN YARARI DÜŞÜNÜLMÜYOR
Adana’da da tablo farklı değildir; şehrimizde kentsel dönüşüme riskli,
iyileştirilmenin gerçek bir ihtiyaç olduğu bölgelerden değil, rant
getirisine göre belirlenen bölgelerden başlanılmıştır. Kentsel dönüşüm
alanları konunun gerçek paydaşlarının düşünceleri alınmadan, bilimsel
verilere dayanmadan tespit edilmiştir. İsmetpaşa’da, üzerinde
yapılaşma bulunmayan portakal bahçelerinde,  ağaçlar kesilerek kentsel
dönüşüm yapılmak istenmesi bile başlı başına, yetkililerin
bilimsellikten, kent ve kentlinin yararını düşünmekten ne denli uzak
olduklarını göstermektedir.
DEPREM ÜLKESİ OLDUĞUMUZ UNUTULUYOR
Bulunduğumuz coğrafyanın bir deprem ülkesi olduğu gerçeği, bize, yapı
üretim süreçlerinin daha denetimli, güvenlikli hale getirilmesini
zorunlu kılmaktadır. Ancak son bir yılda ilgili yapı mevzuatlarında
yapılan köklü değişiklikler nedeniyle Türkiye, nitelikli mesleki
faaliyet ve nitelikli yapı üretiminden hızla uzaklaştırılmaktadır.
Devletin anayasal görevlerinden birisi olan sağlıklı, güvenli ve
yaşanabilir kentler yaratmak için doğal varlıkları, ekolojik, tarihi,
kültürel, toplumsal değerleri koruyan, onu yaşatan, geliştiren bir
arazi kullanımı ve yerleşim politikası temelinde uygulanabilir plan
yapımı ile çevreyi gözeten, dönüşüm alanlarında yaşayanların
ihtiyaçlarını göz önüne alan, 'insanı ve insanca yaşamı' temel
hedefine koyan bütüncül planlama süreci acilen başlatılmalıdır.
DEPREM RİSKİNİN AZALTILMASININ YOLU
Doğal afet olan depremlerde can ve mal kayıplarının azaltılmasının tek
yolu, mühendis, mimar ve şehir plancılarının yapı üretim sürecinin
içinde olmasıdır. Barınma ve kullanma amaçlı yaşam alanlarının deprem
şartnamesine uygun projelendirilmesi ve yapım aşamasının denetiminin
doğru yapılmasının önemi bilinmelidir.  Bunun için, deprem öncesi,
sırası ve sonrasında yapılacak çalışmalarda kamu yararı ve ülke çıkarı
bağlamında ulusal bir deprem politikası ve stratejisi belirlenerek
ciddi programlar oluşturulmalı ve daha da önemlisi bunlar yaşama
geçirilmelidir.
Doğanın bir gerçeği olan depremler önlenemez. Bizim amacımız; depremin
her yıl dönümünde acıların depreştirilmesi değil, sorumlulara
sorumluluklarını hatırlamaya davet etmektir. Bir doğa olayı olan
depremlerin afete dönüşmesinin, bizim ülkemizde felaket olarak
yaşanmasının halkımızın yazgısı olmadığını söylemektir.”
CEYHAN DEPREMİNİN ÜZERİNDEN 15 YILK GEÇTİ
27 Haziran 1998 tarihinde meydana gelen Adana-Ceyhan depreminin
üzerinden 15 yıl geçti. Merkez üssü Yakapınar olan, yakınlığı ve fay
hattı üzerinde bulunması nedeniyle Ceyhan’da daha ağır tahribata ve
yıkıma yol açan Adana-Ceyhan depreminde,   145 insanımız hayatını
kaybetmiş, bin 517 vatandaşımız yaralanmış, 48 bini az hasarlı, 19
bini orta ve 9 bini ağır hasarlı olmak üzere yıkılanlar da dâhil, 76
bin konut ve işyeri depremden etkilenmiştir.'

 


Orjinal Habere Git
— HABER SONU —