Mobilyacılar Sitesinde 1. Sınıf Turizm Tesisi
Manşet Haber 26.08.2015 10:09:33 0

Mobilyacılar Sitesinde 1. Sınıf Turizm Tesisi

Mobilyacılar Sitesinde 1. Sınıf Turizm Tesisi

Mobilyacılar Sitesi’nde yaklaşık 2 yıl önce açılan Adil Vip,  bünyesindeki 2 özel toplantı, konferans salonu, teras cafesi, geniş bahçesi ile bir restorandan çok 1. Sınıf turizm tesisini andırıyor

İşletme Sahibi Mahmut Çiçekdeş,  yaptığı açıklamada, işletmelerini,  2013 yılında Mobilyacılar Sitesinde hizmete açtıklarını söyledi.

Adana kebabı ve diğer speciallerle öne çıktıklarını ve aynı zamanda 1. sınıf turizm tesisini andırdıklarını  ifade eden Çiçekdeş, ‘’ Tesisimizin bünyesinde iki adet özel toplantı - konferans salonu, teras cafe , palmiye ve salkım ağaçları ile çevrelenmiş geniş bir bahçe ve çocuk parkı bulunuyor. Tesisimizi özel olarak ekilmiş doğal çimle çocukların yalın ayak toprağa basıp oynayabileceği bir alan olarak düzenledik’’ dedi.

“Yerli ve yabancı misafirlerimize kalite ve lezzetimizden ödün vermeden hizmet veriyoruz’’ diyen Çiçekdeş, ‘’Tesisimizde özel kutlamalar; doğum günleri, nişan, kına, düğün organizasyonları, mezuniyet töreni, toplu yemek davetleri sünnet töreni ve kahvaltı organizasyonları da yapıyoruz’’ şeklinde konuştu.

Çİçekdeş,  özel günlerde canlı müzik yaptıklarını da sözlerine ekledi.

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

31° / 16.7°