Devletin en üst makamlarından uyarı geldi:
-Hukuka saygılı olun, olay çıkarmayın!
Ne kadar da tanıdık, değil mi?
Çünkü bu cümlenin tercümesi aslında şöyle:
-Biz sizin başınıza bir çorap örüyoruz… Siz de uslu uslu oturup bu çorabı giyeceksiniz. Katiyen çıkarmayacaksınız!
İşin en komik tarafı, bütün bu operasyonun “demokrasiye bağlılık” adına yapılması.
Demokrasiye bağlılığın yeni tanımı da ortaya çıkıyor:
-Hukuksuzluk karşısında sessiz kalmak, itiraz etmemek, boyun eğmek!
İçişleri Bakanı ve Vali bir tür “kamu spotu” gibi konuşuyor:
-Sevgili vatandaşlar, hukuka saygılı olun. Hukuk dediğimiz şey bizim yazdığımız senaryodur. Rolünüz: Sessizlik!
Bir tiyatro sahnesi düşünün.
Oyunun adı: “Demokrasiye Bağlılık”
Dekorda adalet terazisi var ama kefeleri yamuk.
Rejide hukukçular değil, emir komuta zinciri oturuyor.
İzleyiciye düşen tek görev var:
-Alkışlamak!
Şimdi soramadan geçmeyelim:
-Hukuk gerçekten varsa, neden önceden ‘sakın ha olay çıkarmayın’ diye uyarı yapılır?
Çünkü biliyorlar ki, yapılan işin kokusu var…
Çünkü biliyorlar ki, demokrasiye bağladıkları şey aslında demokrasiye bağ kurmuyor, tam tersine demokrasiyi bağlıyor!
8 Eylül kayyum taarruzu sadece CHP’ye değil, Türkiye’nin 70 yıllık çok partili parlamenter sistemine karşı yapılan bir saldırıdır!
Kamuoyuna “hukuka saygı” diye yutturulmak istenen şey, hukuksuzluğa sessiz kalma çağrısıdır. Bütün bu yapılanları tarih tek bir başlık altında toplayacaktır:
-CHP’ye İstanbul baskını!
