29 Ekim; Cumhuriyet Bayramınız kutlu olsun… Cumhuriyeti salt bir yönetim biçimi olarak değil halkın kendi özünü bulduğu, yazgısına ortak olduğu bir yaşam ilkesi olarak bilenlere sözüm; bayramınız kutlu olsun… 29 Ekim 1923’te atılan bu adım, bir halkın yeniden ayağa kalkışı, bir ulusun “ben varım” demesidir de anlamak/ bilmek isteyene. Bugün, halkın bayramıdır; çünkü Cumhuriyet, bir kişinin değil, herkesin adıdır; halktır, halkın sesidir.
Cumhuriyet, sözcük kökeniyle “cumhur” sözüm ona halk ile “iyet” yönetim biçimi anlamına gelir. Halkın yönetime doğrudan katıldığı, egemenliğin bir kişi ya da güce değil ulusa tanımış olduğu rejimdir. Atatürk’ün tanımıyla: “Cumhuriyet, ahlaki erdeme dayanan bir yönetimdir.” Bu olgu bilene/ anlayana yalnız bir anayasal sistem değil, aynı zamanda bir yaşam biçimi, değerler bütünüdür…
***
Bugün “Cumhuriyeti nasıl bilirsiniz” diye sorsam, kirli/ çirkin dilleriyle saldırıya geçen çoklarının olduğunu biliyorum! Onlara sorun, “soru sormayı” hak saymazlar; ya “biat” edecektir karşılarında kim varsa, ya verilene “şükredecektir”, ya da “suya sabuna dokunmadan” yaşamlarını sürdüreceklerdir! Onca yüz yıldır halkın aydınlanmasını istememeleri, inandıkları kitabı anlamadıkları bir yaşamın yaşanırlığına inanmaları istenmiştir! Halkın kendi diline yabancılaştığı, saray dilinden bir şey anlamadığını düşünebiliyor musunuz? Cumhuriyet, “halkın yönetimi” onun için önemsenmiştir!
Cumhuriyet, bugünün olduğunca geleceğin de güvencesidir; çünkü güçlü olan azınlık bir katmanın değil, halkın verdiği karar önemlidir! Şimdi Adana’nın sokaklarını düşünüyorum ister istemez; herkes yaşadığı kentin sokaklarını düşünsün… Okul bahçelerinden kuş cıvıltılarını andıran çocukların sesleri, Atatürk Parkında her zamanki banklarında oturan emekliler, hemen köşedeki çiçekçi, Küçük Saat’te önündeki sergiye dizdiği çorapları satmak için sesini duyurana dek bağıran satıcı, dolmuş sürücüsü, yerel gazete emekçileri, pazarda sebze/ meyve kasalarını dizen bir yanı çamura bulanmış satıcı… Unutmayın, bunlar cumhuriyetin yüzleri... Cumhuriyet, halkın kendini anlatma biçimidir; hem yönetime katılma hem benimseme hem de karşı koyma istencidir.
***
Gördüğünüzü sanıyorum… Bu zamana dek, hiç tanık olunmayan biçimde Atatürk karşıtlığı oluştu, sosyal medyada kolayca paylaşımda bulunuyor! “Dur” diyen de yok, “bunu yapamazsın” diyen de, bu “yurdun cumhuriyetini kuran lideri” diyen de; yıllarca Diyanet İşleri Başkanı, Atatürk’ün kurduğu kurumun başında geride bıraktığı “izi” düşünün! Aralarında kimler yok ki saldırıya geçenler arasında? “Geleceği sizlere bırakıyorum” dediği gençler de var, birçok ülkeden önce “haklar” tanınan kadınlar var, “okudum/ öğrendim” diyerek orta yerde dolaşan eğitimliler de var… Adına “din adamı” dedikleri fesli/ cübbeli ortaya çıkıp, son model araçlarla kendini kutsallaştıranlar da var!
Elbette kimse eleştirilmez değildir! Bu yıl yüzikinci yılı kutlanan Cumhuriyet’in de, bugünün bakışıyla eksikleri söylenebilir! Ancak o günün koşullarını göz ardı ederek bu “sorgulama” yapılamaz; bunu denemek/ istemek çamurlu/ kirli bir anlayıştır! “Çamur at izi kalır” demek gibi geleceği karartan eylemdir! O günleri öğrenmek isteyenin başucu yapıtı Atatürk’ün Söylevidir (Nutuk). Günü gününe tutulan notlardan o günün yaşananları kanıksanabilir! Şunun da altını çizmekte yarar var; Cumhuriyet’e, onun kurucusuna sahip çıkmak, yalnızca bir geçmişe değil, bir geleceğe sahip çıkmaktır.
***
29 Ekim; Cumhuriyet Bayramınızı içtenlikle kutluyorum. Cumhuriyeti yaşam biçimi olarak benimseyen herkese iyi geleceğine inanıyorum… Cumhuriyeti yalnızca bugün anmak değil; anlamak, yaşatmak “halkın yönetimi” olduğunu bilmek gerekir. Çünkü Cumhuriyet, bir kez duyurulup sonsuza dek yerinde durdurulacak bir yapı değil; her kuşakta yeniden/ yenileşerek/ günün koşullarından beslenerek donatılması gereken bir değerdir.
İşte bu değer, ancak halkın sesiyle, halkın diliyle, halkın içsesiyle, halkın “hak eden” sayılmasıyla ayakta kalır. Cumhuriyetin yüzikinci yılında, sorulması gereken soru şu kanımca: “halk sistemin neresinde?” Halkın yönetimden uzaklaştırılması, sesinin kısılması, baskı altında tutulması “cumhuriyete” karşı duruştur; biline…