Tarih: 22.06.2021 15:45

YURTTAŞLARIN “KORKULARI” YENMELERİ ADINA…

Facebook Twitter Linked-in



Yurttaşın birbuçuk yıldır “neler” yaşadığını öğrenmek isteyen var mı?
Bunu içtenlikle soruyorum…
Daha şimdiden yaz sonuna göz diken “bilen” konuşanlara,
“Biz yurttaşın yanında olduk” diyen politikacılara,
Ekmeğin fiyatının yüzde elli artmasına neden olan yönetenlere,
Üreticinin toprağını ekmemesi için “her yolu” deneyen “girdi” varsıllarına,
Toplumda “salgın” gibi büyüyen “doyumsuzluğa” önlem almayanlara,
Çalışanın işlerini yitirmesine “izleyici” olan anaparadarlara,
Birbuçuk kuşağın “yitik” olmasına göz yuman eğitim anlayışına,
İnsanları dört duvar arasına hapseden anlayışa,
Toplumu pazar atıklarıyla doymaya sürükleyen sisteme soruyorum…
Hani insanlar daha özgür, daha doygun, daha yarını konusunda sorunsuz, daha erinçli olacaktı?
Yanılıyor muyum?
***
Birbuçuk yıl boyunca “medyanın” gücüyle yaşatılan covid 19, toplumun varsıl katmanında/ “iktidarın” oluşturduğu kalabalıklarda hiç etkili olmadı nedense…
Sormuşsunuzdur kanımca;
Sokakta yürüyen iki kişi “salgın” için etken oldu da, “neden” konuşanların yaptıkları eğreti topluluklar için “aynı” sorun yaşanmadı?
Yollar kesildiğinde “kimlere” cezalar kesildiğini gördünüz!
Marketin kapısında bekleyen çocuğundan dolayı babalara kesilen cezalar,
Ekmeğini kazanmak için kağıt toplayana kesilen cezalar…
Ekmeği kimse/ kimseye vermediği gibi, fırından bir tane alıp kaçana “hırsız” işlemi yapıldı; nedeni sorulmadan, içinde bulunduğu koşullar anlaşılmadan…
Damga hazır!
***
Medyanın, dört/ bir yandan uzun şimşekli gök gürültüsü gibi işlediği covid 19 can alıyordu, önlemler alınmasını gerektiriyordu, kış aylarında gripten nasıl kaçılıyorsa “daha” üst perdeden korunulmalıydı…
Fazla yakın ilişkilerden uzak durulması gerekiyordu,
Beslenmeye özen gösterilmesi gerekiyordu,
Yaşam alanlarının sıkça havalandırılması gerekiyordu,
Mevsim koşullarından giyinmek gerekiyordu…
Bunda “en küçük” karşı duracak, tersini söyleyecek durum yok; tamam!
Ancak, bunları bir yurttaşın “uygulayabilir” olması için de, “ekonomik” yönden “alım gücünün” olması gerekmiyor muydu?
Daracık evlerde, kalabalık nüfusla yaşayan ailelere salık verilen “bu ya da benzeri” bir yaşam biçimi ne denli gerçekçi olabilirdi?
Ekmek alamayan insanlara, “beslenmenize dikkat edin” demenin ne anlama geldiğini birlikte düşünelim…
***
Kapitalizm, her olguyu kullanmasını biliyor!
İki gün önce Babalar Günü’ydü, geçtiğimiz ay içinde Anneler Günü vardı, arasında Çevre Günü, yine aralarda Toprak Günü, birkaç ay önce Sevgililer Günü…
Kapitalizm anneyi, babayı, sevgiliyi, çevreyi, toprağı “ne güzel” düşünüyor değil mi?
Aslında kapitalizmin bunların “hiç birini” düşünecek, sevinmesini isteyecek, mutlanmasından haz alacak “yapıda” olmadığını bilmeyen yok!
Ürettiğini daha tartışmasız, daha kolay, daha çok tükettirmek için kullandığı “objeden” başka bir şey değil bunlar!
Kapitalizm hangi annenin, hangi babanın, hangi çevrenin, hangi toprağın yaşamına “anlam” vermek için atılımda bulundu şu ana dek?
İşsiz babaya nasıl bir kol gerdi, tenceresi boş annenin nasıl yanında yer aldı, sanayisinden vazgeçip hangi ağaçlık alanı yok etmekten uzak durdu?
Bir soru:
Dondurulmuş besinler nedeniyle her yıl milyonlarca insan aşırı kilo alarak hastalanmasına karşın, medyada abartılı/ albenili reklamları neden yayınlanır/ sağlığa verdiği zarardan dolayı neden tüketiciler korunmaz?
Yanıtını ben vereyim: kapitalizm dururken neden tüketici korunsun ki?
***
CHP Adana Milletvekili Burhanettin Bulut’a göre, toplam otuzbeş milyon yurttaşın/ bankalar ile finans kuruluşlarına toplam bir trilyona yakın borcu var!
Yurttaşların covid 19 nedeniyle ekonomik çıkmazlarının derinleştiğini, borcunu borçla kapatmaya çalıştığını, zamanında ödenemeyen borçlardan dolayı “icra takibi” başlatıldığını ileri sürdü!
Bulut’a göre, yurdun yarısı borç içerisinde…
Borçluluğun verdiği “ağır yükle” yaşamını sürdüren yurttaşların covid 19 için “ne düşündüğü” hiç mi önemli değil?
Buna karşın “salgın sürecinde yurttaşlarımızın yanında durduk” diyebilmek, bir liralık “maskeyi” dağıtamamanın sorumsuzluğunu unutmak…
Asıl “anlaşılması” gereken nokta “bu” olması gerek!
***
Yıllardır çalışmış, sosyal güvencesi için primini ödemiş, devletin üzerine hiçbir zaman yük olmak istememiş, çocuklarına “iyi bir” eğitim aldırmak için uğraş vermiş, sonunda da emekli olmuş!
Şimdi ne emekli maaşı gereksinmelerini karşılamaya yetiyor, ne “iktidar” çocuklarının eğitim aldığı yönde “iş bulmasının” önünü açıyor…
Dışarıdan gelecek “sezonluk” turistler uğruna aylar öncesinden “haziran başı aşı işi tamam” diyenler, daha şimdiden “son yazla birlikte dördüncü dalgaya dikkat” uyarısıyla “yeni” görevlerini yerine getirmeye çalışıyorlar!
“Korkuları” tırmandıranların tersine, yurttaşların “korkuları” yenmeleri adına biraz çaba harcamanız olası mı?
Yurttaşların “korkuları” yenmeleri için var mısınız?



Orjinal Habere Git
— HABER SONU —