HALK SAĞLIĞI REYTİNGLERE MALZEME YAPILIYOR
Manşet Haber 7.01.2020 18:33:10 0

HALK SAĞLIĞI REYTİNGLERE MALZEME YAPILIYOR

HALK SAĞLIĞI REYTİNGLERE MALZEME YAPILIYOR

CHP Adana Milletvekili Burhanettin Bulut, halk sağlığını tehdit eden aşı reddinin televizyon ekranlarında reytinglere malzeme yapıldığını söyledi. Sağlık Bakanlığını göreve çağıran Bulut,  “Sağlık Bakanlığı, bilimsel verilere dayanmayan, gerçeği yansıtmayan bilgilerin yaygınlaşmasını önlemelidir” dedi.

CHPli  Bulut’un yazılı basın açıklaması:

Aşıyla korunabilen hastalıklarla mücadelede çok önemli bir araç olan aşı, son günlerde halk sağlığını tehdit edecek şekilde televizyon ekranlarında konunun uzmanı olmayan kişiler tarafından tartıştırılmaktadır.

Konuyla hiçbir ilgisi ve bilgisi olmayan, bu alanda ehil olduğu tartışmalı kişiler tartışma programlarına çıkarılmakta, aşı reddine yönelik propaganda yaptırılmakta, halk sağlığı reytinglere malzeme edilmektedir.

Türkiye’de her yıl 15 bine yakın ölüm, aşı ile engellenebilmektedir. Ancak ülkemizde birçok hastalığın ortadan kalkmasında ve salgınların tekrarlanmamasında büyük önemi bulunan aşının reddi son zamanlarda artmıştır.

2011 yılında aşı reddi nedeniyle aşı olamayan çocuk sayısı 183 iken, 2017’de bu rakam 23 bine ulaşmıştır. Aşılama oranının yüzde 96 olduğu ülkemizde aşı reddi 6 yılda 129 kat artarken, bu artış halk sağlığı sorunlarını, salgın risklerini, ölümle sonuçlanabilecek vakaları da beraberinde getirmektedir.

Ölümcül olabilen kızamık vakası ülkemizde 2016 yılında 9 iken, 2018 yılında 662’ye, 2019’un ilk 8 ayında ise 2.391’e ulaşmış durumdadır. Yine uyuz ve suçiçeği gibi bulaşıcı hastalıklar da Türkiye genelinde önceki yıllara göre artış göstermektedir.

Suriye’deki iç savaşla birlikte Türkiye'nin dört bir yanına kontrolsüz bir şekilde yayılan Suriyeli sığınmacıların yoğun olduğu yerlerde sağlıklı bir aşılama yapılamaması da sorunu büyütmektedir.

Aşı reddi, sadece aşı yaptırmayanları değil, bütün toplumu yakından ilgilendirmektedir.  Aşılanmamış her bebek, topluma salgın hastalıkları yayma riski taşımaktadır.

Türk Tabipleri Birliği, Türk Eczacıları Birliği ve Eczacı Odaları temsilcileri yerine her konuda fikir beyan eden popülist isimlerin her akşam ekranlara çıkarılması ve yalan yanlış bilgilerin kamuoyuna empoze edilmesi halk sağlığı açısından tehlikelidir. Medyayı bir an önce sorumlu yayıncılık ilkelerine uymaya davet ediyoruz.

Bu konuda asıl görev Sağlık Bakanlığı’na düşmektedir. Sağlık Bakanlığı, bilimsel verilere dayanmayan, gerçeği yansıtmayan bilgilerin yaygınlaşması önlemelidir.

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

30.8° / 18.5°