HALKIN “EKMEĞİNİ” KÜÇÜLTEN KİM?
Manşet Haber 20.10.2021 21:49:22 0

HALKIN “EKMEĞİNİ” KÜÇÜLTEN KİM?

HALKIN “EKMEĞİNİ” KÜÇÜLTEN KİM?


Diyanet İşleri Başkanı’nın “eskiden yanlış iş yapan utanırdı, yüzü kızarırdı” sözünden daha çok söz edeceğimi sanıyorum…
Sosyal yaşamın sürdüğü alanlarda, bu denli “yüz derileri kalınlaşmış” olanlardan bolca bulunduğunu düşünebiliyor musunuz?
Yanı başınızdaki çalıyor, tokatlıyor, eleştiriyi kavgaya dönüştürüyor, yaşadığı şatafatı için yaptığı her şeyi doğru sayıyor, konuşanı orantısız gücünü kullanarak susturuyor, penceresinden alt komşunun balkonuna çöp döküyor, alt katı rahatsız edecek denli gürültü çıkarıyor, dairesinin kapılarını çok sesli kapatıyor, koridoru kirletiyor…
“Utanacak, kızaracak” duyguları çalınmış gibi umarsız davranışlarının tümünü/ birden yanı başınızda yaşamak…
Bir an durup olanlara/ yaşattıklarına/ kırdıklarına/ verdiği acılara bakmadığını görmek…
“Yüzüne tükürülse yağmur sanır” sözü de bu nedenle söylenmiş olmalı…
***
Seksen öncesinin, özellikle de Ecevit Hükümetlerinin işbaşı yaptığı süreçlerde, o dönemin kalın kravatlı sistem işbirlikçilerinin uğraşlarıyla oluşturulan “yokluk” günleri…
İnsanların elinde “alım gücü” var, ancak alacakları ne yağ, ne şeker, ne tekel ürünleri, ne akaryakıtlar istedikleri zaman bulunabilecek “şeyler” değil!
Kimi günü geldiğinde, kimi fiş karşılığı, kimi uzayan kuyrukların başına ulaştığında alabileceğin ürünler…
Bizim bölgede, Adalet Parti’ye yakınlığı ile bilinen Savatlıların depolarda tonlarca ürün sakladıkları haberini okumuştum gazetelerde o yıllarda…
Babamın, yanına gelen CHP’lilerin “sokağa çıkamaz olduk bu yaşananlardan dolayı” dediklerini de anımsıyorum.
Gerçekten, Ecevit’in hükümet olduğu yıllar dışarı çıkamazlardı…
Düşüne biliyor musunuz, Milliyetçi Cephe (aradan geçen kırk yılı aşkın sürede, neden ‘cephe’ denildiğini haklı çıkaracak hiçbir gerekçenin ‘insancıl’ olduğuna inanmam beklenmesin) hükümetleri sürerken dopdolu olan raflar, akaryakıt istasyonlarındaki benzin, motorin, Ecevit hükümetinin kurulmasıyla birlikte ortadan birer birer yok olurdu!
Sistemin ağır topları bunu yapmış olsa da, onlara karşı gösterilen “beceriksizlik” başlarını eğerdi!
***
Bunca yoksulluk yaşanmasına, insanların ekmekleri bunca küçülmesine, yarın kaygıları bunca büyümesine, üstelik “tüm” bunların nedeni/ sorumlusu yirmi yıldır bu yurdu yönetenler sayılırken ; ne “iktidarı” oluşturanlar, ne “”iktidarla” konfora kavuşanlar, ne “iktidara” sözcülük yapanlarda biraz olsun “titremek/ yaşananları bilmek/ utanmak/ başı eğmek” görmemek acıyı büyütüyor!
Bir hafta içerisinde market raflarındaki ürünlerin fiyatlarını artıran “olgunun”, işbaşındaki “iktidarın” görmek/ bilmek/ anlamak istemediği beceriksizliği sonucu değil mi?
Dinlerken “kendimden kuşkulanıyorum” diyenlerin sayısını bilmiyorum! “İktidarın” sözcülerini, medyasını, köşe kapmış ekran isimlerini izlerken donup kaldığım çok oluyor!
Sanki doların “dengesiz/ sorgusuz” çıkışı nedeniyle bu yurdun insanı “yaşamla bağını” her gün biraz daha köreltmiyor, sanki her gün biraz daha umutları törpülenmiyor gibi…
“Muhalefetin” kullandığı “siyasi suikast” sözü her gün karşımızda… Söyleyen şunu yapmış, söyleyen bunu yapmış, yalancıymış, anayasal suç işlemiş, nasıl böyle konuşurmuş…
Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ’ın “üç gün önce, suikast ihbarı aldım” dedi; dinleyen bile olmadı!
“İktidar”, ne ekonomideki çıkmazı, ne de Özdağ’ın açıklamasını görmedi/ duymadı bile…
***
Erbaş’ın “eskiden yanlış yapanın yüzü kızarırdı” sözü için, verecek örnek bulmakta zorlanmamak işin en acı yanı aslında…
Bir anımsatma yapalım;
Başkanlığın bu yılki bütçesi 13,9 milyar liradan, önümüzdeki yıl için 16,1 milyar liraya yükseltilmesi bekleniyormuş! Orantıladığınızda yüzde yirmibeş dolayında…
Bu ülkenin ekonomisine yön veren tüm etmenlerde, tüm çalışan emekçilerin “emeklerini” değerlendirirken “kılı/ kırka” böl, tek rakamlı sayıları “emeklerinin karşılığı” olarak ver/ uygula…
Öte yandan, bu yurdun “emekçilerinin” varlığından/ sağlığından/ emeğinin karşılığından çok “başka” birimlerin “şatafatına” bütçeden “daha çok” katkı yapmaya kalkış!
İşin bir başka “acı” yanı da; kurumun, yurttaşın “açlıkla” sınanan yaşamını bilerek/ görerek, “bütçeden” daha çok yararlanmak için çaba harcaması…
“Yüz kızartacak” bir durum olmamalı mı?
***
Onu/ bunu bırakalım…
Bu ülkede bir yandan “güçleri” üzerine yeni “güçler” koyanlarla, her an biraz daha “dayanacak” yerlerindeki “güçleri” eriyenler yan yana yaşıyor!
Kim ne derse/ desin, şu an kurda yaşanan “tak/ tik” eğrilerinin sevindirdiği bolca isimler var…
“İktidarın” her fırsatta övündüğü köprüler, yollar, tüneller, hastaneler yaparak adlarını duyuran tüm yükleniciler “bayram” yapıyor olmalı! Kur yükseldikçe, “güvenceleri” de Türk lirası karşılığında büyüyor!
Yeniden soracağım:
Yurttaşı bu duruma kim getirdi, dolarla yüklenicilere kim tutu bıraktı, dış alım ürünlerindeki özendirmeyi kim yaptı, kim “dolarla mı maaş alıyorsun” dedi, kim “kur benim işim değil” dedi, kim halkın ekmeğinin küçüleceğini sürüncemede bıraktı, kim?
Evet, “yanlış yapan”… Ayağa kalk!



Yükleniyor

Yükleniyor

Yükleniyor

YAZARLAR

31.1° / 13.6°