HATAY BİR BAŞKA GÖRÜNTÜDE!
GÜNCEL 14.03.2023 03:16:17 0

HATAY BİR BAŞKA GÖRÜNTÜDE!

HATAY BİR BAŞKA GÖRÜNTÜDE!


6 Şubat 2023 sabahı saat 4.17 hepimizi derinden sarsan o Deprem Tüm hayallerimizi çalıp gitti. Çaldı fakat, hırsız cezasını göremeden hala sarsmaya devam ediyor. O derin yıkımdan sonra Hatırlayın, iki insan çok derin yaralar açmıştı hatırlarda.





 Kimdi onlar?





Volkan Demirel…





Gökhan Zan…





Türk futboluna yıllarca hizmet etmiş iki Milli futbolcu. TV’den görünce sanki bana sahte ağlamak gibi gelmişti!… Kocaman adamlar nasılda ağlıyorlar demiştim.





Cuma günü, Hatay’a Gerçek Adana TV olarak gidince gördüklerim bu değerli insanların az bile ağladığını gördüm. Duyduğunuz, gördüklerinizin tamamını unutun. “Hatay Haritadan silinmiş” lafı bir abartma değil gerçeklerin tam aynası.





Bir mahalleye giriyorsunuz ve çıkamıyorsunuz çünkü, Tüm mahalle yıkılmış karşıya geçmek mümkün değil. Kentte elektrikler kesik, insanların tamamı çadırlarda yaşıyor ve tam hayat mücadelesi var. Yemek ve iaşe kuyruklar sonrasında insanlar ulaşıyor bu ihtiyaçlara. Kentte salgın hastalık baş göstermeye başlamış Hala enkazlar kaldırılmamış ve enkaz altında yüzlerce ceset var. Şehirde en güzel koku bir ağacın altında durduğum andı, çünkü ceset kokusu var kentte. Tam bir facia görüntüsü hâkim kente.





Enkazların üstünde birçok evcil hayvan gördüm, içim burkuldu, sanırım sahiplerinin cesetleri üstünden gitmiyorlar. Tam bir duygu patlaması idi. Sonrası Hatay Belediye Başkanı Lütfü savaş bizi bir çadırda misafir etti ve sorular sorduk cevaplar aldık. Bu Depremin 7.7 değil ,11 olduğunu söylediğinde çok irkildim. Bencede öyledir, iki fay kırıldı 1000 yıldır ilk defa görüldü lafı tamda budur dedim. Sonrası bu Depremde ne kadar ölümlerin insan hatasından olduğunu ve imar Barışı alan kaç bina yıkıldı diye sordum. Cevap çok net ve ders alınması gerek diye cem fakat insanoğlu ders almıyor!…





Belediye hizmetini çadırda veriyor, Başkan bu kent ancak 3 yılda tekrar eski halini alır dediğinde, peki umutlar, özlemler, hayaller ne olacak Başkan dedim? Peki ders aldınız mı Başkan? Dedim. Ben üstüme düşen “dersi aldım” birçok dostumu yakınlarımdaki insanları kaybettim dedi. Düşünün şehrin iki numaralı insanı bile çaresiz olduğunu itiraf ediyordu. Sonrası daha vahimdi, Kırıkhan, Nurdağı tamamen yok olmuş ilçeler. Yitip giden hayatlar ve bu hayatlar içinde siyasi makamın ne kadar suçu var? Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak kelimesi gerçekleşir mi bilinmez. Çünkü, 1998, ve 1999 depremlerinden sonra hiçbir şeyin değişmediğini bu depremde gördük. Mesela hala dere yataklarına yapı yapılmış, Tarım arazileri imara açılmış, öyle yerlere imar verilmiş ki, şaşırmamak elde değil. Ne için yapıldı bütün bunlar? Rant …





Peki 2 milyon dolarını alıp kaçamadan enkaz altında kalan insanı hatırlayın ne götürdü öbür Dünya’ya?





Yalan Dünya, yedin yine doymadın, fakat hala akıllanmayan insanoğluna ne diyeceğiz?  



YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

30.8° / 18.5°