HAYAT VE BAYRAM DİYALEKTİĞİ, KARŞITLIK VEYA DÖNGÜSELLİK
Manşet Haber 16.05.2021 22:05:59 0

HAYAT VE BAYRAM DİYALEKTİĞİ, KARŞITLIK VEYA DÖNGÜSELLİK

HAYAT VE BAYRAM DİYALEKTİĞİ, KARŞITLIK VEYA DÖNGÜSELLİK

Dünya hem cennet hem de cehennemin iç içe oluşundan ötürü ahiret gibi değil, çok daha zorlu gözüküyor. Helal haram, kefaret ödül, kafa beden, çalışma dinlenme, aç kalma yeme içme, bedel ödeme özlük hakkı, el koyma paylaşım, üretim tüketim, bireysellik toplumsallık, daralma genişleme, uzmanlık bütünsellik, iyilik kötülük… Hangisi önce veya sonra veya bu tür dikotomilere ihtiyaç var mı, gündüz gece birbirine karşıt veya belli bir döngüsellik mi oluşturuyor, sonuçta her yorgunluk bir dinlenmeyi, her dinlenme yeni bir çalışmayı, döngülere geceyi gündüzü getiriyor. Karşıtlık olarak algılamak işin daha ham yanını oluşturuyor, döngüleri ve ilerlemeyi, hatta aşamaları birlikte değerlendirebilmek, birlikte dikkate alabilmek, dahası oluşturabilmek gerekiyor.Bunların arasında zorlu sorulardan biri de dünyevilik ve uhrevilik arasındaki yarılma veya gidiş gelişlerde bulunuyor. Dini bayramlar ne kadar dünyevi veya uhrevi, en azından insanın böyle bir yarılmasındaki işleyiş veya diyalektik nedir, bugün birkaç göndermede bulunmaya çalışacağım.

İŞİN DİNİ VEYA İBADET OLAN OLMAYAN YANI
Bir şey ne zaman din rengine dönüşür diye sorarsak “kutsal/lar” girdiğinde öyle olur da hayatı tanıyıncaya kadarki uzun yüz binlerce yılda, daha 1-2 binyıl öncesine kadar, hatta günümüzde her şeyde ruh/cin arandığından, her şey kutsallara bağlandığından sonuçta ne varsa daha arka planında açık olmasa da mistik/mitik bir yan, dini bir gönderim vardı.Ramazan Bayramı’na gelirsek, oruç tutmanın binbir yolu var, belli şeylerden farkında olarak uzak durma, bir tür bilerek et etek çekme, bunların her formu oruç sayılır. Sebebi çok farklı olabilir. Kefaretten şükre kadar, şükürden protestolara kadar, ölüm oruçlarına kadar çok çeşitli sebep ve şekillerde oruç tutma biçimleri sayılabilir.Hepsi de dini değil, hepsi de ibadet olmak zorunda değil. İbadet olunan ile ibadet olmayanlar şekil olarak benzese de nitelik olarak ayrılabilir. İbadet farkında olunan, bilerek yapılan yapıp etmeler ise, diğer yapıp etmelerden farkını veya ölçütünü tanrıya/kutsala yönelik olması oluşturmaktadır. Tanrıya/kutsala yönelik olmayan diğer bütün yapıp etmelerin ibadetle ilişkisi yoktur, örneğin aynı şekilde oruç tutmak, biri ibadet iken öbürü dünyevi bir şey olabilir.Tanrının/kutsalın razı olacağı, insanın kulluğunu, itaatini, bağlılığını, şükranını göstereceği yapıp etmelere ibadet denirse, dini oruçlardan bir kısmı kefaret (mali veya oruç gibi bedeni), bir kısmı dilek-adak, bir kısmı şükür, bir kısmı sınama orucu olabilir.

İLAHİ VEYA DÜNYEVİ HİYERARŞİNİN KARŞITLIK VE DİYALEKTİĞİ
Frazer çok çeşitli mitler ve bayramlardan söz ediyordu. Hint dinleri neredeyse tüm yaşamı oruca çevirmiş, çileciliğe çevirmiş. Ama daha çok da ikili ayrışma ve bayramlar Mısır ve Yahudi köklerde yer alıyor. En çok da hiyerarşik, karşıt bazı toplumsal realitelere ve insan umuduna işaret ediyor. Bayramın gönderimi daha çok eşitsizlikleri, hiyerarşileri işaret ederken aynı zamanda hiyerarşilerin aşılabileceği birlikteliklere, dayanışmalara hatırlatmada bulunuyor. Hangisi daha mutlu edici dersek elbette hiyerarşik düzenin büyük oranda çözüldüğü, kültür-gelenek baskılarının büyük oranda aşılarak insanların coşkuyla kucaklaştığı bayramlar, karnavallar, panayırlar sayılır.

HİYERARŞİK OLMAYAN DİYALEKTİK
Bayramlar insani ihtiyaçların, arayışların, yaşamın içsel karşıtlıklarının sürüklediği arayışlara da karşılık geliyor. İlla da dini veya hiyerarşik olması da gerekmiyor, insanın doğayla olan, insanla olan birlikteliğini de hatırlatıyor.Bayramların, hatta dini gözükenlerin bile daha arka planında insana dair olduğu açık. Doğanın, insanın, atalarımızın, sanatçıların, çiftçilerin, işçilerin yaptıklarına ve ürettiklerine, toprak ve emeğe şükredebilir, saygı gösterebilir, birlikte paylaşabilir, birlikte büyütebiliriz.Hayatın çelişkilerini hayatta çözebilmek dileğiyle, en azından ilerletebilmek dileğiyle bayramınız kutlu olsun.

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

31° / 16.7°