“HEKİM OLMAK FEDAKARLIK GEREKTİRİR”
Manşet Haber 16.10.2016 01:18:48 0

“HEKİM OLMAK FEDAKARLIK GEREKTİRİR”

“HEKİM OLMAK FEDAKARLIK GEREKTİRİR”

Adana Tabip Odası’nın “İçimizden Biri” etkinliğinin Ekim ayı konuğu fotoğraf sanatçısı Dr. Bedirhan Küpeli oldu.
Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesinde yetişen veya Çukurova bölgesinde görev yapan hekimlerin farklı yönlerini ele alarak söyleşi, sunum ve bilgilendirme toplantılarını her ay düzenli olarak yaptıklarını söyleyen Tabip Odası Başkanı Doç. Dr. Ali İhsan Ökten, şöyle konuştu:
“Hekim olmak meşakkat gerektirir, özveri gerektirir, fedakarlık gerektirir. Bu yüzden kutsal bir meslektir. Biz hekimler mesleğimizi yoğun ve yorucu gerçekleştirmekteyiz. Birçok hekim arkadaşımız bu yorgunluktan arınmak için farklı sanat dalları ile uğraşmaktadır. Kimi arkadaşlarımız bir müzik aleti çalıyor, kimileri şarkı söylüyor, kimileri spor yapıyor, kimileri de bu gün burada sunum yapacak Dr. Bedirhan arkadaşımız gibi fotoğraf sanatıyla uğraşıyor.” bedirhan_kupeli_kuslar (1)
“BEN BİR DOĞA AŞIĞIYIM”
Hekimlerin yoğun katılım gösterdiği etkinlikte Edirne Tabip Odası Başkanı Dr. Ertuğrul Tanrıkulu iki şiir okuyarak etkinliğe renk vermesinin ardından Renkli ve Siyah Beyaz fotoğraflardan derlenen “KIRLANGIÇLAR”, “KUŞLAR” ve “HEKİMLERDEN YANSIMALAR” isimli sunumlarını gerçekleştiren fotoğraf sanatçısı Dr. Bedirhan Küpeli, “Fotoğraf sanatçılığı bende bir tutku haline geldi. Fotoğraf çekmek için özellikle doğa’da olmak gerekir. Ben bir doğa aşığıyım.” Dedi.
İlgiyle izlenen sunumun ardından Başkan Doç. Dr. Ali İhsan Ökten, Dr. Bedirhan Küpeli’ye teşekkür ederek belgesini verdi.
bedirhan_kupeli_kuslar (3)

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

30.8° / 18.5°