HEKİM VE SAĞLIK ÇALIŞANLARI 15 MART’TA ANKARA’DA BULUŞUYOR!
Manşet Haber 18.02.2020 13:25:18 0

HEKİM VE SAĞLIK ÇALIŞANLARI 15 MART’TA ANKARA’DA BULUŞUYOR!

HEKİM VE SAĞLIK ÇALIŞANLARI 15 MART’TA ANKARA’DA BULUŞUYOR!

Adana Tabip Odası, SES, Adana Eczacı Odası, Dev Sağlık İş ve Sosyal Hizmet Uzmanları Derneği başkan ve üyeleri 15 Martta Ankara’da yapacakları ‘Büyük Beyaz Miting’e tüm halkı davet etti.
TMMOB İKK, Eğitim Sen, BTS ve BES’in de desteklediği ve tüm Türkiye’de aynı gün eş zamanlı düzenlenen ‘Büyük Beyaz Miting’ için Adana Tabip Odasında basın açıklaması yapıldı. Tabip Odası Başkanı Prof. Dr. Ahmet Hilal, “Ülkemizde bir günde ortalama 40 sağlık çalışanı fiziksel, sözel veya psikolojik şiddete uğramaktadır.” diyerek şunları söyledi:
“Şiddet o hale gelmiştir ki, bir hekimin ya da sağlık çalışanının şiddet görmesi haber değeri bile taşımamaktadır. Sağlık çalışanları tükenmişlik ve korku içinde sağlık hizmeti sunmaya çalışmaktadır. Haftanın 7 günü 24 saat hizmet veren sağlık çalışanlarının bu kadar şiddete uğradığı, değersizleştirildiği, yaptığı işin basite indirgendiği, güvencesizleştirildiği, ekonomik olarak fakirleştirildiği, mobinge uğradığı bir dönem olmamıştır. Şiddetin bu kadar artması, 2002 yılından itibaren uygulanan Sağlıkta Dönüşüm Projesinin neden olduğu, kışkırtılmış sağlık politikalarının bir sonucudur.”
“Bu önlenebilir bir durumdur. Hasta ve yakınlarının taleplerinin karşılanmadığı, idari ya da sisteme dair bir tıkanıklıkla karşılaştıkları ya da tıbbın gerektirdiği her şey yapıldığı halde olumsuz bir tıbbi durumun ortaya çıktığı ilk anda sağlık hizmetini sunanlara karşı öldürmelere varan şiddet girişimlerine başvurması olağan bir sürecin sonucu değildir. Bu tutum, bu saldırganlık, bu vahim tablo sürdürülebilir hiç değildir. Tekrar ediyoruz bu şiddet önlenebilir. En üst düzeyde şiddetin kınanması ile şiddet uygulayanlara sıfır tolerans ile şiddete karşı önerdiğimiz yasa tasarısı ile bu şiddet önlenebilir. Şiddetin önlenmesi için 5 acil tedbir önerimiz şunlardır; 1- Türk Tabipleri Birliği(TTB)’nin hazırladığı Sağlıkta Şiddet Yasa Tasarısı hızla yasalaştırılsın. 2 - İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu etkin olarak uygulansın. 3 - Muayene randevuları hastaya yeterli süre ayrılacak şekilde düzenlensin. 4 - Acil servislerde sadece acil hastalara hizmet verilsin. 5 - Birinci basamak sağlık hizmetleri güçlendirilsin, sevk zinciri uygulamasına geçilsin.”
“Biz hekim, diş hekimi, eczacı, veteriner, psikolog, biyolog, hemşire, laborant, sosyal hizmet uzmanı, diyetisyen, sağlık memuru, ebe, acil tıp teknisyeni, anestezi teknisyeni, radyoloji teknisyeni, çevre sağlığı teknisyeni, onkoloji teknisyeni, optisyen, fizyoterapist, aile sağlığı çalışanı, tıbbi sekreter ve sağlık hizmet sunumunda yer alıp burada adını anamadığımız bütün mesai arkadaşlarımızla ve sağlık hakkına sahip çıkıp sağlıktaki şiddetin kendisine ve hastasına da zarar verdiğini düşünen yurttaşlarımızla birlikte 15 Mart 2020 Pazar günü Ankara’da Büyük Beyaz Miting’de buluşuyoruz!”



YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

31° / 16.7°