“HEKİME ŞİDDET; İNFİAL YARATICI BOYUTTA”
Manşet Haber 3.10.2018 23:01:33 0

“HEKİME ŞİDDET; İNFİAL YARATICI BOYUTTA”

“HEKİME ŞİDDET; İNFİAL YARATICI BOYUTTA”

Dr. Fikret Hacıosman’ın hastası tarafından silahla öldürülmesine tüm Türkiye’den tepki yağdı. Adana Tabip Odası Başkanı Prof. Dr. Ahmet Hilal, sağlık çalışanlarına her gün onlarca kez şiddet yaşandığını, şiddetin infial yaratacak boyutta olduğunu, Sağlık Bakanlığı’nın bir an önce çözüm yolu bulması gerektiğini söyledi.
Hekim ve sağlık çalışanları ÇÜ Tıp Fakültesi Balcalı Hastanesi Poliklinikler önünde bir araya gelerek şiddeti protesto etti. Bir meslektaşlarını daha silahlı saldırı sonucu kaybetmiş olmanın derin üzüntüsünü yaşadıklarını ifade eden Adana Tabip Odası Başkanı Prof. Dr. Ahmet Hilal, burada yaptığı konuşmada şunları söyledi;
“Psikiyatri uzmanı Dr. Fikret Hacıosman dün öğle saatlerinde İstanbul’da, çalıştığı özel hastanede, eski hastası olduğu iddia edilen bir kişinin silahlı saldırısı sonucu başından ağır yaralandı ve gece saatlerinde yoğun bakımda verdiği yaşama tutunma mücadelesini kaybederek aramızdan ayrıldı. Meslektaşımızın yakınlarına ve bütün hekim kitlesine baş sağlığı diliyoruz.
Ülkemizde sağlık çalışanları her gün onlarca kez şiddet yaşamaktadır. Sağlıkta şiddet dalgası azalmak bir yana; hızlanmakta, yaygınlaşmakta, meslektaşlarımızı silahla yaralamaya/öldürmeye varan infial yaratıcı boyutlar kazanmaktadır.
Türk Tabipleri Birliği sağlıkta şiddetin nedenleri ve çözüm yollarını kamuoyu ile paylaşmış, her şiddet vakasında yetkilileri bir kez daha göreve çağırmış, şiddeti önlemede daha etkili olacak caydırıcı niteliğe sahip cezalar öngören yasa tasarıları hazırlamış, bunların TBMM’de kabul edilmesi için çaba sarfetmiştir. Yakın geçmişte meydana gelen başka şiddet vakalarının ardından Sağlık Bakanı’ndan randevu talep edilmiş, sorunun çözümü için ortak çalışma grubu kurulması önerilmiştir. Ne yazık ki, Bakanlık randevu taleplerine yanıt verme nezaketinden bile uzak, duyarsız ve etkisiz tutumunu sürdüre gelmektedir.
Tabip odalarının ve Türk Tabipleri Birliği’nin aklı ve yüreği hekimlerle birliktedir. Sağlıkta şiddetin kanıksanmasını kabul etmeyeceğiz ve onu durdurana kadar mücadelemize devam edeceğiz.
Sorunu ve çözüm yollarını ele almak için TBMM Başkanı ve Sağlık Bakanı ile acil görüşme talebimizi kamuoyu önünde kendilerine bir kez daha iletiyoruz.
Şiddetin ve diğer sorunlarımızın çözümü için Sağlık Bakanlığı ile birlikte bir çalışma grubu oluşturulmasını ortak akla inanmanın ve meslek örgütlerini merkeze alan çağdaş demokrasi anlayışının bir gereği olarak görüyor ve bu talebimizi de yineliyoruz.
Sağlıkta şiddetin engellenmesi için TBMM’ye sunduğumuz yasa teklifinin yeni yasama döneminde ivedilikle yaşama geçirilmesini bekliyoruz.”

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

31° / 16.7°