Her 3 Kazadan biri İnşaatlarda Yaşanıyor
Manşet Haber 11.05.2015 22:50:34 0

Her 3 Kazadan biri İnşaatlarda Yaşanıyor

Her 3 Kazadan biri İnşaatlarda Yaşanıyor

2014’te 298 işçi yüksekten düşerek öldü

cati_is_kazalari (2)ÇATIDER Başkanı M. Nazım Yavuz, her ölümlü üç iş kazasından birinin inşaat sektöründe yaşandığını açıkladı.

Yavuz, İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Haftası nedeniyle yaptığı açıklamada Türkiye’de son 10 yılda 11 bini aşkın işçinin iş kazasında kaybettiğine dikkat çekerek, “Geçtiğimiz yıl 423 işçi inşaatlarda çalışırken, 298 işçi ise yüksekten düşme sonucu hayata veda etti. 2015 yılının ilk üç ayında ise 351 işçi iş kazasında hayatını yitirdi. “ dedi.

Çatı Sanayici ve İşadamları Derneği (ÇATIDER) Başkanı Nazım Yavuz, Türkiye’nin iş kazaları konusunda iyi bir karneye sahip olmadığını belirterek, İstanbul İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi verilerine göre iş kazalarında Avrupa birincisi ve dünya üçüncüsü olduğunu vurguladı. Bu konuda son yıllarda önemli yasal değişiklikler yapıldığını da hatırlatan Yavuz, “Türkiye’de geçtiğimiz 10 yılda maalesef yaklaşık 11 bin işçi, iş kazalarında hayatını kaybetti. En fazla işçi ölümü, inşaat sektöründe yaşanıyor. Geçtiğimiz yıl 423 işçi inşaatlarda çalışırken, 298 işçi ise yüksekten düşme sonucu hayatını kaybetti. Bu konuda alınan yasal tedbirler kadar eğitim de çok önemli, sadece yasal düzenlemelerle sorunu çözemeyiz” dedi.

İLK SIRADA 'YÜKSEKTEN DÜŞME' YER ALIYOR

Yavuz, inşaat sektöründe meydana gelen kazaların ilk sırasında 'yüksekten düşme' olaylarının yer aldığını kaydederek, 'Malzeme düşmesi ve malzeme sıçraması ise çok yaşanan diğer kazalar. Bu kazalarının sık görülmesinin temel sebepleri arasında, eğitimsizlik, ihmal, iş yerlerinde güvenlik önlemlerinin alınmaması ve işverenin bu tür önlemleri maliyet olarak görmesi gibi nedenler sıralanabilir. Standart bir iskele, uygun bir emniyet kemeri, kenar korumaları ya da en basitinden bir ağ gerilmesi bile düşmeleri önemli bir oranda engelleyebilir. İş sağlığı ve güvenliği eğitimlerinin meslek içine yayılması ve bu konudaki bilinç düzeyinin, sektörde yer alan herkesi kapsayacak biçimde yükseltilmesi gerekiyor' dedi.

İŞ GÜVENLIĞI EĞITIMI HAYAT KURTARIR

İş kazalarının yüzde 98’inin insan hatasından kaynakladığını belirten Yavuz, şunları söyledi: “İnşaat sektörünün en önemli kollarından biri olan çatılarda çalışacak kişilerin yüksekte çalışma ve iş güvenliği konularında eğitimleri ve sertifikaları olmalı. ÇATIDER olarak konuyla ilgili hem ustalara hem de işverenlere yönelik eğitimler veriyoruz. 2013 yılında Milli Eğitim Bakanlığı ile bir protokol imzaladık ve Antalya’dan Sinop’a, Gaziantep’ten İzmir’e kadar Türkiye genelinde, bünyesinde İnşaat Teknolojisi Çatıcılık Dalı olan toplam 19 meslek lisesinde sektöre yönelik ‘Çatıcılık Kursu’ açma yetkisi aldık. 2014 Aralık ayı içinde Antalya’da Halk Eğitim ve Muratpaşa Meslek Lisesi ile birlikte açtığımız ‘Uyum ve Geliştirme’ kursu ile 24 çatıcıya belge verdik. 2015 Şubat ayı içinde Ankara’da Mimar Sinan Meslek Lisesi ile birlikte açtığımız kursları başarı ile bitiren 25 çatı ustası belgelendirildi. Kursiyerler Milli Eğitim Bakanlığı onaylı belge ile “ağır ve tehlikeli iş sınıfındaki çatı işlerinde çalışma hakkını” elde ediyor.  Kurslarımızda çatı sistemleri eğitiminin yanında önemli bir başlığı ‘iş güvenliği ve işçi sağlığı’ oluşturuyor.”

AĞIR CEZAI YAPTIRIMLAR

İş sağlığı ve güvenliği konusunda işverenlere büyük görev düştüğünü söyleyen Yavuz, “2013 yılı itibarıyla yürürlüğe giren 6331 Sayılı Yeni İş Sağlığı ve Güvenliği (İSG) Kanunu, bir çalışanı dahi olsa tüm işverenleri ilgilendiriyor, işverene birçok yükümlülük getiriyor ve ağır cezai yaptırımlar öngörüyordu. Kanunla ilgili 23 Nisan 2015 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan değişikliklerin de, duyarlılığı artıracağına inanıyoruz” dedi.

Mesleki yeterlilik belgesi olmayan çalışamayacak

Yasal düzenlemeyle getirilen bazı değişiklikler şunlar:

İş sağlığı ve güvenliği eğitimi vermeyen işverene, her aykırılık için ayrı ayrı çalışan başına 500 lira, işin durdurulması nedeniyle işsiz kalanlara ücretlerini ödeme veya başka iş verme yükümlülüğünü yerine getirmeyen işverene ihlale uğrayan her çalışan için aykırılığın devam ettiği her ay için 1000 lira, çalışanlarına standartlara uygun ve CE işaretli kişisel koruyucu donanım temin etmeyen işverenlere çalışan başına 500 lira ceza verilecek. Bu oran çalıştırılan kişi ve tehlike sınıfına göre %10 ile %200 arası arttırılarak uygulanabilecek.

Yeni kanuna göre, tehlikeli ve çok tehlikeli işlerden olup, standardı yayımlanan ve tebliğlerde belirtilen mesleklerde, tebliğin yayım tarihinden itibaren 12 ay sonra kanundaki esaslara göre mesleki yeterlilik belgesine sahip olmayan kişiler çalıştırılamayacak. Bu alandaki denetimleri iş müfettişleri gerçekleştirecek. Bu hükümlere aykırı davranan işveren veya işveren vekillerine her bir çalışan için 500 lira idari para cezası verilecek.

İş Sağlığı ve Güvenliği açısından örnek bir uygulamada şunlar olmalıdır:

İşyerinde iş güvenliği uzmanları ve iş yeri hekimleri bulunmalı,

İşyerinde sağlıklı ve güvenli çalışma ortamları oluşturulmalı,

İşyerlerinde risk değerlendirmesi yapılmış ve güncelleniyor olmalı,

Çalışanlar işe başlamadan önce sağlık taramasından geçmeli,

Tehlikeli ve çok tehlikeli sınıfta yer alan çatı işlerinde çalışacaklar yaptıkları işe uygun olduklarını belirten sağlık raporu almalı,

İşyerleri acil durumlara karşı hazırlıklı olmalı, acil durum planı hazırlanmalı,

Çalışan alanlarda aktif (kişisel koruma) ve pasif (toplu koruma) emniyet tedbirleri alınmalı,

Çalışanların işlerine uygun emniyet donanımları bulunmalı.

 

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

30.8° / 18.5°