“HER YIL 500 BİN BUZAĞI ÖLÜYOR”
Manşet Haber 23.06.2022 10:50:08 0

“HER YIL 500 BİN BUZAĞI ÖLÜYOR”

“HER YIL 500 BİN BUZAĞI ÖLÜYOR”

Seyhan Ziraat Odası Başkanı Süleyman Girmen, Türkiye’nin buzağı ölümlerinin önüne geçmesi gerektiğini belirtti.
Artan yem ve et fiyatlarının süt ineklerinin kesilmesine neden olduğunu, Türkiye’de özellikle büyükbaş hayvan sayısında düşüş eğilimi yaşandığını kaydeden Girmen, “Her yıl yaklaşık 500 bin buzağımız ne yazık ki ölüyor. Ülkemizin 2010 yılından bu yana her yıl aralıksız et ve hayvan ithalatı yaptığı göz önüne alındığında buzağıların hayatta kalmasını sağlamak önemli bir çıkış yolu olacak” dedi.
“ÜRETİCİ ZORDA!”
Adana’da ve Türkiye’nin farklı illerindeki hayvan ve süt üreticilerinin artan girdi maliyetleri karşısında çaresiz kaldığına dikkat çeken Girmen, “Hayvancılık sürdürülemez bir sürece girdi. Süt ineklerinin kesilmesi ahırlardaki hayvan sayısını oldukça düşürdü. Son bir yılda yem fiyatının yüzde 50’nin üzerinde artması üreticileri zora sokuyor. Buna karşılık çiğ süt fiyatında istediğini alamayan üreticiler çareyi hayvanlarını kesmekte buluyor. Üretici bu kesimlerle ancak borçlarını ödemeye çalışıyor” diye konuştu.
Başkan Girmen, Tarım ve Orman Bakanlığı’nın düzenli bir periyodda ve sıkı bir üretim politikasıyla her yıl ishal ve solunum yolları enfeksiyonu başta olmak üzere gerekli hijyen koşullarının sağlanamaması nedeniyle kaybedilen en az 500 bin buzağıyı hayatta tutmanın yollarını araması gerektiğini vurguladı.
Üreticinin büyük çaba göstermesine karşın zarar ettiğini, her yıl düzenli olarak tekrarlanan ithalatın et fiyatlarını düşürmediğini dile getiren Süleyman Girmen, “Buzağı ölümlerini durdurmayı başarabilirsek ithalatın da önüne geçmiş olacağız. Ayrıca binbir emekle üretim gerçekleştiren çiftçimizin girdi maliyetlerinden kaynaklanan yükünü azaltmak zorundayız. Türkiye, son 12 yılda ithalata 10 milyar doların üzerinde para harcamış. Yazıktır, günahtır, milli servetimiz göz göre göre heba edilmesin” dedi.
Kurban Bayramı’nın yaklaştığı şu günlerde vatandaşın et fiyatlarından şikayet ettiğine dikkat çeken Başkan Girmen, “Yem başta olmak üzere tüm girdi fiyatlarındaki fahiş artış, buzağı ölümleri, süt üreticisinin zararı ve hayvancılıktaki gerileme nedeniyle et fiyatları ne yazık ki yerinde durmuyor. Tarım ülkesi konumundaki Türkiye, büyükbaş canlı hayvan ve kırmızı etin yanı sıra kurbanlık koyun ithalatıyla milyarlarca doları yurtdışına aktarmak durumunda kalıyor. Halbuki sürdürülebilir bir tarım politikasıyla üreticiye destek verilirse, yem ve diğer girdi maliyetleri azaltılır, önü alınamayan buzağı ölümleri engellenirse ithalat azalır, süt inekleri kesime gitmez, et fiyatları da makul seviyede kalır” diye konuştu.
Seyhan Ziraat Odası Başkanı Süleyman Girmen, çiftçinin ve üreticinin lehine olacak her düzenlemenin yanında ve destekçisi olacaklarını, bu konuda üzerlerine düşen görevi yapmaya hazır olduklarını sözlerine ekledi.

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

30.8° / 18.5°