Hiçbir şey insan hayatından daha değerli değil
Manşet Haber 16.04.2015 17:24:59 0

Hiçbir şey insan hayatından daha değerli değil

Hiçbir şey insan hayatından daha değerli değil

is_guvenligi_kongre (7)Adana(Ulus)--TMMOB Makina Mühendisleri Odası tarafından düzenlenen ve 3 gün sürecek Uluslararası katılımlı 8. Ulusal İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Kongresi Adana’da başladı.

Çukurova Üniversitesi Mithat Özsan Anfisi’nde yapılan kongrenin açılışında konuşan MMO Adana Şube Başkanı  Başkanı Hüseyin Atıcı, “Çalışmak” insanların temel ihtiyaçlarının karşılanması, gündelik bireysel ve toplumsal yaşamın yeniden üretilebilmesi için bir zorunluluk olduğuna dikkat çekti. Atıcı, şöyle dedi:

HİÇ BİR ŞEY İNSAN HAYATINDAN ÖNEMLİ DEĞİL

“Hiçbir şey insan hayatından daha değerli değildir. Sağlıklı ve güvenli ortamda çalışma hakkı en temel insan haklarından biridir.  Ülkemizdeki yaygın kanının aksine, sanayileşme ve kalkınmanın bedeli; iş kazalarından ve meslek hastalıklarından gereği gibi korunamayan, işsiz kalma ve işini kaybetme korkusu yaşayan, örgütlenmeleri engellenen, sosyal güvenliğinden endişe duyan bir çalışan kesim yaratmak değildir.ADANA_İSG (8)

İnsanın refahı, mutluluğu, sağlığı ve güvenliğinden ödün veren bir sanayileşme ve kalkınma anlayışı benimsenemez.

Sorunlara kalıcı çözümler bulmak istiyorsak yine “İş’e yani ülkemizin sanayileşme ve kalkınma politikalarına dönmemiz gerekiyor.  Ucuz işgücüne dayalı ve katma değeri düşük, emek yoğun, kaynak yoğun süreçlere dayanan, işçi sağlığı ve iş güvenliğinin bir maliyet unsuru olarak görüldüğü ve bu yüzden iş kazalarının giderek arttığı, bir sanayileşme modelinden vazgeçilmelidir. Araştırma geliştirmeye kaynak ayıran, katma değeri, artı değeri yüksek ürünlere yönelen bir sanayileşme modeli, bağımsızlığı ve gelişkin bir sanayi toplumunu, refah devletini, demokrasisi daha güçlü bir ülkeyi ve insanına çalışanına değer veren bir toplumu beraberinde getirecektir. “

TMMOB Makina Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Ali Ekber Çakar, İşçi sağlığı ve iş güvenliği sorunlarının doğru çözümlere kavuşturulmasına yönelik güvenlik önlemlerinin geliştirilmesi, mesleğimiz ve Odamızın temel görevleri arasında olduğuna dikkat çekerek şöyle konuştu:

“Çalışma temel bir haktır. Ancak bu hakkın kabulü tek başına bir anlam ifade etmemektedir. Bu hakkın kullanımı, aynı zamanda işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemleri eşliğinde gerçekleşmesi ve insanca yaşama hakkının gerekliliklerini karşılayacak bir içerikte anlamlanmalıdır.

Yaşam hakkının sağlıklı çalışma ve yaşama hakkı ile bütünleşmesi, her şeyin odağına insanın yerleştirilmesi gerektiği açıktır. İş kazalarının yüzde 98’inin önlenebilir nitelikte olduğu düşünüldüğünde, iş kazalarının ve meslek hastalıklarının büyük oranda ortadan kaldırılması için bu insancıl yaklaşımın her alanda benimsenmesi, üretim ve çalışma koşullarının bu yaklaşımla yeniden düzenlenmesi, bilimsel ve teknolojik gelişmelerin sağladığı olanakların bu alana yönelik kullanılması gerekmektedir.

“Sosyal devlet”, “refah devleti”, “sosyal hukuk devleti”, “güvenceli çalışma” gibi kavramların geçerliğinin bulunduğu önceki dönemlerde; çalışma hakkı, güvenceli çalışma, sendikal örgütlenme ve iş yasalarına verilen önem, bir yanıyla ülke ve toplumların gelişmişlik düzeyleriyle, ama esasen, bu uğurda verilen mücadeleler ve dünya konjonktürü ile doğrudan ilintili idi. Sanayileşmesini tamamlayamamış ve demokrasi kültürü gelişmemiş bizim gibi ülkelerde ise bu konular üzerine eleştiri, öneri, denetim sistematiği oldukça sorunludur. Çalışanların sağlığı ve güvenliği, yeni liberal iktisadi dönüşüm süreciyle birlikte çok daha açık biçimlerde, “maliyet” yaklaşımı altında vahşi sömürü ve azami kâr unsuruna tabi kılınmıştır. Bugün 21. yüzyıl Türkiye’sinde başta madenler olmak üzere birçok sektördeki çalışma koşulları, adeta 18.-19. yüzyılların çalışma koşullarının Türkiye topraklarında yaşanan halidir.

Hızlı gelişen bilim ve teknoloji ile kalkınma süreci ve sanayileşme, kuşkusuz toplumlara ve ülke ekonomilerine birçok fayda sağlamıştır. Ancak insanın çalışma yaşamı ve güvenliği için aynı başarının yakalandığını söylemek güçtür. Zira sömürü ve bugün her boyutuyla gördüğümüz maliyet-verimlilik-azami kâr kıskacı, çalışma yaşamını, çalışma hakkını ve güvenliği bire bir belirlemektedir.

Sanayileşmenin ve kalkınmanın bedeli asla; iyi eğitilmiş işgücünden ve gerekli önlemlerden kaçınma olmamalıdır. Yeterli ölçüde beslenen, iş kazaları ve meslek hastalıklarından gereği gibi korunan, işsiz kalma-işini kaybetme korkusu yaşamayan, örgütlenmeleri engellenmeyen, sosyal güvenliğinden endişe duymayan, kısaca insanın refahı, mutluluğu, sağlığı ve güvenliğini esas alan bir kalkınma, sanayileşme ve çalışma yaşamı yaklaşımı benimsenmelidir.

İşçi sağlığı ve iş güvenliği politikaları piyasanın acımasız koşullarına terk edilmiştir. İş güvenliği mühendisliği ve işyeri hekimliği uygulamaları daha yerleşmeden geriletilmiş, mevzuat tüm yargı kararlarına karşın piyasa ihtiyaçlarına göre düzenlenmiştir. İş kazalarının ve iş cinayetlerinin sürekli olarak artması, kısaca işçi sağlığı ve iş güvenliği politikalarındaki yapısal sorunların tamamı, sermayenin azami kâr, azami sömürü politikalarından kaynaklanmaktadır.

TAŞERON SAYISI 3 KAT ARTTI-

Bu politikalardan dolayı taşeron çalışan işçi sayısı üç kat artmıştır. İşsizlik oranı çift hanelere çıkmıştır. İşçi statüsünde çalışanların çok büyük bir bölümü asgari ücrete mahkûm edilmiştir. Çalışma süreleri artmıştır. Çalışma koşulları ağırlaşmıştır. Kamuya ait birçok işyeri özelleştirilmiştir. Sendikalı işçi oranı azalmıştır. İş kazaları ve iş kazaları sonucu ölümler artmıştır.

Bilimler der ki, işçi sağlığı ve iş güvenliği çok disiplinlidir. İşçi sağlığı ve güvenliği hekimlik hizmetidir. Mühendislik hizmetidir. Hekimler, mühendisler, mimarlar, işyerlerinde işçi sağlığı ve iş güvenliğinin sağlanmasında önemli bir işleve sahiptir. Mühendis ve mimarların işçi sağlığı ve güvenliği konusunda eğitimleri ve işyerlerinde verdikleri hizmetin denetlenmesi de önemlidir. Eğitim ve denetimde hekim ve mühendis-mimar-şehir plancılarının örgütleri de rol üstlenmelidir. Ancak hükümet; TTB ve TMMOB’yi, işçi sağlığı ve iş güvenliğine ilişkin kararların alınmasında, üyelerinin eğitilmesinde, üyelerinin işyerlerinde bu alana ilişkin yaptığı faaliyetlerinin denetlenmesinde hep devre dışı bıraktı.

İş kazaları ve meslek hastalıkları sorunu, sermayenin azami kâr hırsı ve çalışma yaşamına yönelik politikaların emek aleyhine oluşmasından dolayı önümüzdeki dönemde önemi artarak sürecektir. Küreselleşme ve neo liberal serbestleştirme, özelleştirme, sendikasızlaştırma, taşeronlaştırma, esnek istihdam politikaları ile kamu idari yapısı, personel rejimi ve kamusal denetim alanlarında gerçekleşen dönüşüm ve tasfiye sonucu bu alanda nice olumsuz gelişme ve olay yaşanacaktır.

İşçi sağlığı ve iş güvenliğine yönelik mevzuat düzenlemeleri, piyasa aktörlerinin çıkarları doğrultusunda hazırlanmıştır. İşyeri hekimi ve iş güvenliği mühendislerinin eğitimlerini özel kuruluşlara bırakan, alanın ehli mühendislik örgütlerinin verdiği sertifikaları görmezden gelen, hizmet sunumunu ve eğitim aşamasını taşeronlara devreden, işyeri ortak birimlerini tasfiye ederek işçi sağlığı ve iş güvenliği hizmetlerinin özel sektör eliyle yürütülmesini hedefleyen, idari yargı kararlarını görmezden gelen bir anlayışla oluşturulan mevzuat bu alanda süregelen krizi devam ettirecektir. “

TMMOB Başkanı Mehmet Soğancı da bugünkü Türkiye için parlak sözler söylemenin mümkün olmadığını belirterek, “Bugünkü Türkiye, sanayisizleşmenin, yatırımsızlığın, plansızlığın; fason ve taşeron üretimin,  üretiminin ithal girdiye bağımlı olduğu; tarımın tasfiye edildiği, yeraltı-yerüstü varlıklarının ve bütün ülkenin imara ve rant talanına açıldığı bir ülke. Bugünkü Türkiye, siyasal temsil, parlamento, kamu yönetimi, hükümet, iktidar erklerinin alışılagelmiş biçimlerini dışlayan bir tarzda yönetilmekte ve “Bir anonim şirket nasıl yönetiliyorsa Türkiye de öyle yönetilmelidir” sözlerinin rahatlıkla sarf edilebildiği, demokrasinin hiçe sayıldığı bir ülke haline gelmiştir.”dedi.

Soğancı şöyle konuştu:

“İşçi sağlığı ve iş güvenliğinde temel amaç; çalışanların sağlığına zarar verebilecek hususların önceden belirlenerek gereken önlemlerin alınması, iş kazası geçirmeden, meslek hastalıklarına yakalanmadan, sağlıklı ve güvenli bir ortamda çalışmalarının sağlanması, çalışanların ruhsal ve bedensel bütünlüğünün korunmasıdır.

İşyerinde sağlık ve güvenlikle ilgili şartları sağlamak işverenin öncelikli ödev ve sorumluluğudur. Çalışanlar da bu doğrultuda alınan tedbir ve talimatlara uymakla yükümlüdürler. İlgili düzenlemeleri hazırlamak ve uygulanmasını denetlemek ise elbette devletin görevidir. Bu ise ancak tarafların uzlaşma içerisinde işçi sağlığı ve iş güvenliğinin önemine inanmaları ile mümkündür.

İş kazaları ve meslek hastalıklarının önüne geçilebilmesi için işyerlerinde 'önce insan, önce sağlık, önce iş güvenliği' anlayışı yerleştirilmelidir. Yaşanan her olaydan sonra söylendiği gibi 'ölümler kader' değildir. Aksine cinayetleri sorumluları işyerinde gerekli tedbirleri almayan işverenler ve gerekli denetimleri yapmayan ilgili bakanlıktır.

Çalışma hayatının yeniden düzenlemesi, çalışma şartlarının iyileştirilmesi, işçi ölümlerinin durdurulması için mücadele etmek, kendini emekten yana konumlandıran TMMOB‘nin tarihi görevidir. Bu görevi yerine getirme bilinciyle TMMOB; iş cinayetleri ve işçi ölümlerini ülkemizin sosyo-ekonomik ve demokrasi sorunları ile birlikte bir bütün olarak ele almakta, insanca çalışma koşullarının oluşturulmasını insanca yaşama hakkı ve talepleri ile birleştirmektedir.

Ne yapılmalıdır?

Esnek ve kuralsız çalışmayı, işçileri başka işverenlere kiralamayı, taşeronlaştırmayı yasal hale getiren, fazla mesai ücretlerini, sendikal hak ve yetkileri budayan 4857 sayılı İş Yasası ve ilgili mevzuat, öznesi 'insan' olan çağdaş bir yapıya kavuşturulmalıdır.

50‘den daha az işçi çalıştırılan iş yerlerinde de İş Sağlığı ve Güvenliği Kurullarının kurulması gereklidir. İşçi sağlığı ve iş güvenliği hizmetleri bütün iş yerlerini ve tüm çalışanları kapsamalı; sektör ve kurum farkı gözetmeksizin tüm işyerleri için geçerli olmalıdır. Kurulların eğitilmiş ve yetkilendirilmiş kişilerden oluşturulması sağlanmalı ve tarafların eşit sayıda temsil edildiği demokratik yapılar olarak düzenlenmeli, tavsiye değil yaptırım gücüne sahip kurullara dönüştürülmelidir. İşçi sağlığı ve iş güvenliği hizmetlerinin sunumu için belirli işçi sayısı aranmamalı; uygulamalar devlet memurları, kendi hesabına çalışanlar, tarım kesimi gibi yaptığı iş ve çevresinden etkilenen tüm çalışma hayatını kapsamalıdır.

'İş Güvenliği Mühendisliği' kavramı, TMMOB‘nin belirlediği şekilde tanımlanmalı, 50‘den fazla işçi çalıştıran sanayi işletmelerinde 'tam zamanlı' iş güvenliği mühendisi çalıştırılması zorunlu hale getirilmelidir.

İşçi sağlığı ve iş güvenliği hizmetlerinin kamusal bir hizmet olarak algılanması sağlanmalıdır. İşçi sağlığı ve iş güvenliği konusunda çalışma koşulları arasındaki nedensel ilişkileri araştıracak ve bilimsel araştırma yapacak kurumlar oluşturulmalı, eğitim kurumları bu konuda özendirilmelidir. Eğitim ve öğretim müfredatı, orta öğrenimden başlanarak işçi sağlığı ve iş güvenliği konusunu da içerecek şekilde yeniden düzenlenmeli, bütün okullarda işçi sağlığı ve iş güvenliği eğitimi verilmeli, üniversitelerin ilgili fakültelerinde işçi sağlığı ve iş güvenliği kürsüleri kurulmalıdır. “

3 MART İŞ CİNAYETLERİ İLE MÜCADELE GÜNÜDÜR”

TMMOB İş cinayetlerine karşı duyarlılığın artması için Kozluca faciasının yıldönümü olan 3 Mart tarihini İş cinayetleri ile mücadele günü olarak ilan etmiştir. Geçtiğimiz 3 martta da diğer emek meslek örgütleri ile birlikte ülkemizin örgütlü olduğumuz her yerinde kitlesel basın açıklamaları yaptık.

İş Güvenliği ile ilgili olarak başlattığımız ve yeni meclisin oluşmasına kadar sürecek olan imza kampanyasında da “Kaza, Kader, Fıtrat Değil Cinayet” diyerek iş cinayetlerinin durdurulmasını ve somut taleplerimizi paylaştık. Bu kampanyamıza ilgi her geçen gün büyüyerek artmaktadır.

Ayrıca Soma katliamının yıldönümünde 13 Mayıs 2015 tarihinde başta Soma olmak üzere ülkenin her yerinde emek meslek örgütleri olarak kitlesel basın açıklamaları yaparak işçi sağlığı ve iş güvenliği ile ilgili gerçekleri kamuoyu ile paylaşacağız.

16 Mayıs 2015 Cumartesi günü Soma’da hep birlikte bir miting yaparak Soma halkı ve maden emekçileri ile birlikte “Kaza Değil Cinayet, Kader Değil Katliam” gerçeğini bir kez daha dile getireceğiz.İş cinayetleri kader değildir! İş cinayetleri engellenebilir, yeter ki bilimin ve tekniğin gereği yapılsın! Yeter ki; her çalışmanın öznesi insan olsun!”

MELTEM CUMBUL’DAN KONFERANS

3 gün sürecek kongrede kongrede açılış paneli, 13 özel oturum, 15 oturumda 56 sözlü bildiri ve kapanış forumu olmak üzere toplam 30 oturum düzenlenecek. Kongrede ayrıca 32 poster bildiri ve fotoğraf yarışmasında ödül alan fotoğraflar da sergileniyor.

8. Ulusal İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Kongresi’nde cumartesi güünü sanatçılar Meltem Cumbul ve Sercan Gidişoğlu “Oyuncuların Mesleki Sağlık-Güvenlik Riskleri ve Tehlike Sınıfı Yükseltme Süreci” anlatacak. CNN Türk Ekonomi Editörü Emin Çapa ise“Türkiye’ de İş Kazalarında Algı Nasıl Yönetiliyor” konulu konferans verecek.

Kongrenin açılışına TMMOB Başkanı Mehmet Soğancı, MMO Yönetim Kurulu Başkanı Ali Ekber Çakar, Uluslararası Çalışma Örgütü(İLO) Türkiye Temsilcisi Catherine Brakenhielm, bilim adamları,  DİSK, Türk-İş, KESK sendikalarından temsilciler, Sivil Toplum Örgütü ve Meslek Kuruluş temsilcileri ile çok sayıda davetli katıldı.

 

Yükleniyor

Yükleniyor

Yükleniyor

YAZARLAR

24.9° / 15.2°