HİLAL: BU CORONAVİRÜS SALGINI SINAV NİTELİĞİNDE
Manşet Haber 21.04.2020 11:22:01 0

HİLAL: BU CORONAVİRÜS SALGINI SINAV NİTELİĞİNDE

HİLAL: BU CORONAVİRÜS SALGINI SINAV NİTELİĞİNDE






Adana Tabip Odası Başkanı Prof. Dr. Ahmet Hilal,  Coronavirüsünün neden olduğu COVID-19
pandemisinin, tüm dünyayı olumsuz olarak etkilediğini,  bu pandeminin ve etkilerinin daha ne kadar
süreceği belli olmadığını ifade etti. Hilal, “Bu salgın ülkeler, hükümetler ve
toplumlar için ciddi bir sınav niteliği taşımaktadır.” dedi.





Adana Tabip Odası (ATO) ve Sağlık ve Sosyal Hizmet
Emekçileri Sendikası (SES) Adana Şube Yönetim Kurulları adına yazılı açıklama
yapan  Prof. Dr. Ahmet Hilal’in
Coronavirüs  değerlendirmesi şöyle:





 “Bazı ülkelerde
salgın kontrolünün daha iyi olduğu, hasta ve ölüm oranlarının düşük olduğu
bildirilse de, salgının genel gidişatı tüm dünyada kötü bir izlenim
vermektedir. Ülkemiz açısından durum İtalya, Fransa, İspanya, İran veya ABD
kadar kötü olmasa da, komşularımız Yunanistan, Bulgaristan ve İskandinav
ülkeleri kadar iyi de değildir.





Ülkemizde de bu süreçten en fazla hekimler ve sağlık
çalışanları etkilenmiş, bir çok meslektaşımız vefat etmiş ve hastalanmıştır.
Zamanında alınmayan önlemler, koruyucu kişisel ekipmanların zamanında ve
yeterince sağlanamaması, sağlık çalışanlarının süreçten olumsuz etkilenme
oranını daha da arttırmıştır. Salgın ve bulaşıcı hastalıklar, ancak koruyucu
sağlık hizmetleri ve halk sağlığına öncelik ve önem verilerek önlenebilir ve
etkileri daha hafif atlatılabilir. COVID-19 salgını göstermiştir ki sağlık
hizmetinde özelleştirme ve taşeronlaşma başta ölüm olmak üzere birçok sorunu da
birlikte getirmektedir. Tüm ülkeler şu an salgını tedavi etmekle uğraşmaktadır.
Tedavi yaklaşımı salgın yönetimi açısından hem pahalıdır hem de salgının
kontrolü açısından başarısız bir yöntemdir. Salgınlar ancak koruyucu önlemlerle
önlenebilir ya da kontrol altına alınabilir ve bu yaklaşım tedavi yaklaşımına
göre hem daha ucuz hem de daha etkin bir salgın kontrolü sağlar. Bu nedenle
tedavi yaklaşımını merkezine alan sağlıkta özelleştirme ve Sağlıkta Dönüşüm
Projesinden ivedilikle vazgeçilmeli ve günün şartlarına uygun hale getirilmiş
Sağlıkta Sosyalizasyon Projesine geçilmelidir.”





“Bugüne kadar geçen süreci değerlendirdiğimizde, baştan
bu yana yapılan hataların hep sonradan düzeltilmeye çalışıldığı görülmüştür.
Oysaki süreç daha iyi ve akılcı yönetilseydi, hastalığın bu derece yayılmasının
önüne geçilebilir, hastalanan ve vefat eden oranları daha düşük olabilirdi.
Süreç içerisindeki bir diğer hata da bütün hastanelerin pandemi hastanesi ilan
edilmesidir. Bu durum bir yandan sağlık çalışanlarının salgından daha olumsuz
etkilenmesine ve bulaş sayısının artmasına neden olurken, diğer yandan COVID-19
dışındaki hastaların sağlık hizmetine erişimini ortadan kaldırmıştır. Bugün bu
hastalar, başvurmak zorunda oldukları hastanelerin pandemi hastanesi olması
nedeniyle sağlık hizmeti alamamayı tercih etmek zorunda kalmakta ve zarar
görmektedir.”





“Sağlık bakanlığının sağlık çalışanları için söz verdiği
destek ise sağlık çalışanları arasında eşitsizlik ve hayal kırıklığı
yaratmıştır. Sağlık çalışanlarına verilen sözlere rağmen, geçen ay aldıkları
döner sermaye gelirleri azalan sağlık çalışanları ne yazık ki mağdur
edilmiştir. Tavandan verileceği sözü verilen döner sermaye gelirleri, aynı
hastanede çalışan sağlık çalışanlarının COVID klinik veya yoğun bakımında
çalışanlar ve çalışmayanlar şeklinde ayrılması suretiyle birbirinden farklı
miktarlarda verilmiş, bu da çalışma barışını bozmuş ve meslektaşlarımız
arasında gereksiz motivasyon kaybına yol açmıştır. Aile Hekimlerinin ise salgın
sürecinde yaşadıkları mağduriyetler gündeme dahi gelmemiştir. Bir diğer nokta
da sağlık çalışanlarının hatalara ve bulaş riskinde artışa neden olacak ölçüde
uzun saatler çalışmak zorunda bırakılmasıdır. Bu durumun da salgın yönetimi
açısından acilen düzeltilmesi gerekmektedir. Sağlık alanında çalışanların daha
insancıl çalışma süresi talepleri son derece haklıdır. Bu anlamda bizler, tüm
sağlık çalışanlarına salgın süresince ayrım yapılmaksızın çift maaş
verilmesini, performans ve döner sermaye uygulamasından vazgeçilerek emekliliğe
yansıyacak insanca yaşanabilir bir sabit ücrete geçilmesi gerektiğini
düşünüyoruz. Sağlık hizmeti COVID olsun olmasın, bir bütünlük arzeder ve bu
bütünlüğün bozulması meslektaşlarımız kadar hastalarımızı da mağdur eder ve
etmektedir. Diğer yandan özel hastanelerde çalışan meslektaşlarımızın da ciddi
ekonomik sıkıntıları vardır. Meslektaşlarımız istemleri dışında ücretsiz izine
ayrılmaya zorlanmakta ya da maaşlarında ciddi kesintiler yapılmaktadır. Sağlık
çalışanlarına en çok ihtiyaç duyulan bu dönemde ücretsiz izne zorlanmak
evrensel hukuk, Anayasa ve Sağlık Bakanlığı’nın pandemiyle ilgili düzenlemelerine
aykırıdır. Bu nedenle özel sektörde çalışan sağlık çalışanlarının ücretsiz
izine ayırma işlemleri geri alınmalı veya bu mümkün değilse bu sağlık
çalışanları talep etmeleri halinde kamuya ait sağlık kuruluşlarına atanarak
mağduriyetleri önlenmelidir. Salgın süresince tüm güçleri ile çalışan ve bu
uğurda bedel ödeyen sağlık çalışanlarının bu özverisine karşılık 
Zonguldak Valisinin sağlık çalışanlarına yönelik “Kendilerini korumadılar,
hastalığa yakalanarak bize  yük oldular, üstelik de barınma ve yemek gibi
ihtiyaçları için kendilerinden ücret dahi almadık” şeklindeki
açıklamasını  ise kınıyor ve kendisini istifaya davet ediyoruz. Salgın
yönetimini, meslektaşlarımızı demotive ederek baltalayan bir yöneticinin daha
fazla o görevde kalması bizi ve meslektaşlarımızı daha da yaralamaktadır.”



YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

31° / 16.7°