Huzurun Savaşla Sağlanacağı Vaat Ediliyor
Manşet Haber 1.09.2015 13:44:40 0

Huzurun Savaşla Sağlanacağı Vaat Ediliyor

Huzurun Savaşla Sağlanacağı Vaat Ediliyor

TMMOB Adana İl Koordinasyon Kurulu Sekreteri Hasan Emir KAVİ 1 Eylül Dünya Barış günü vesilesiyle açıklamalarda bulundu.

TMMOB Adana İl Koordinasyon Kurulu Sekreteri Hasan Emir Kavi, insanlık tarihinin en kanlı savaşının başlangıcı olan 1 Eylül’ün Dünya Barış Günü ilan edilmesinin üzerinden yıllar geçmesine rağmen bugün hala ‘barış’ı tesis etmek adına savaşların devam ettiğini, huzurun savaşla sağlanacağının vaat edildiğini söyledi.

İKK sekreteri Hasan Emir Kavi, 1 Eylül Dünya Barış Günü nedeniyle yaptığı açıklamada, 1 Eylül 1939’da Hitler Almanya’sının Polonya’yı işgaliyle II. Dünya savaşının başladığı gün olarak kabul edilen Dünya Barış Günü kapsamında, Dünya’nın birçok yerinde çeşitli etkinlikler düzenlendiğine dikkat çekti. Kavi şöyle dedi:

“İnsanlık tarihinin en kanlı savaşının başlangıcı olan 1 Eylül’ün Dünya Barış Günü ilan edilmesinin üzerinden yıllar geçse de, bugün hala ‘barış’ı tesis etmek adına savaşlar devam etmekte huzurun savaşla sağlanacağı vaat edilmektedir. Emperyalistler her daim çıkarları uğruna taşeron ve işbirlikçileriyle halkların üzerinde tahakküm kurarken daha fazla kan dökmeyi de ihmal etmemektedir.  Suriye, Irak, Filistin ve Ukrayna da ki mevcut durum göz önüne alındığında din, mezhep, ırk farklılığıyla halklar birbirine düşman edilmekte, saldırgan politikalar yaşamın her alanında uygulanmaktadır. Ülkemizde ise her gün cenazelerle güne uyanmak son aylarda sanki alışmamız ve kabullenmemiz gereken bir durummuş gibi bizlere dayatılmaktadır. Ülkeyi yönetenler tarafından şehit yakınlarına ‘Ne mutlu onlara’  ve ‘kendimizi de evlatlarımızı da feda etmeye hazırız’ şeklinde hitap edilirken şehidin kardeşi ise ‘abinde bu mesleği seçmeseydi’ diye azarlanmaktadır. Öte yandan 7 yaşında öldürülen bir çocuk terörist diye açıklanmakta olağanüstü uygulamalarla özel güvenlikli bölgeler ilan edilerek sivil halkın üstüne kurşunlar ve bombalar yağdırılmaktadır. Ülkemiz son dönemde yangın yerine dönmüş acının düşmediği bölge kalmamıştır. 7 Haziran seçimleri öncesinde 400 milletvekilini verin bu iş huzur içerisinde çözülsün söyleminde bulunanlar hüsrana uğramıştır. AKP hükümetinin içerde ve dışarda izlediği politikaların sonucu bu hüsrandır. Şimdi bunun bedeli de Türkiye ve Suriye halklarına ‘Yurtta Kaos Komşuda Kargaşa’ olarak acılarla gösterilmektedir. Komşumuz Suriye’de şeriatçı cihatçı katiller tırlarla desteklenirken İŞİD barbarlığının bölge halklarına sopa olarak gösterildiği de ortadadır.  Ülkemizde ve bölgemizde içinde bulunduğumuz tablodan sorumlu AKP hükümeti ve Kaçak Saraydır. Hırsızlıkların, yolsuzlukların, cinayetlerin hesabı henüz sorulmamıştır. Sorumluların çocukları gemicikler alırken yoksul halkın çocuklarının feda edilmesine artık yeter diyoruz.

Kültürel farklılıkları zenginlik olarak gören, yaşam hakkının kutsallığına inanan mühendisler ve mimarlar olarak ülkemizde ve bölgemizde acı ve gözyaşının olmadığı kalıcı barışın özlemi içerisindeyiz. Eşitlikçi, özgürlükçü, laik, bir arada yaşama ilkesinden taviz vermeyen, üretimden, bilimden, emekten yana olan TMMOB geçmişten bugüne taşıdığı sorumlulukların bilincinde örgütlü gücüne ve halkına güvenerek ülkenin her yerinde barış için emek ve demokrasi güçleriyle birlikte kararlı mücadelesini sürdürecektir. Barış ve insanca yaşam mücadelesini sahiplenen tüm üyelerimiz ve halkımızla acıların ve ölümlerin son bulacağı günlere hep birlikte yürüme ümidiyle…”

 


 

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

35.8° / 20.3°