'İKİYÜZLÜLÜK' ARTIŞTA...

'İKİYÜZLÜLÜK' ARTIŞTA...

“İkiyüzlü bir toplum olduk” diyenlerin sayısında artış olduğu belirlenmiş!


Sokakta görülen yüzler “göründen” başka yerdeymiş; gülümsemiş olsa da, iyi olduğunu söylese de, borç istediğinde “yok” dese de…


Bu son zamanlarda cep telefonunda da yer bulmuş;


Hemen yanı-başında, ya da evinde olmasına karşın, kent dışında olduklarını söyleyenlerin sayısında da artış gözlemlenmiş!


Toplumun bireyleri “kendi” sorunlarını düşünmekten, bir başkasının anlattıklarını dinlenmeye zaman ayırmak istemiyormuş!


Onun için de “varlar/ yok” olmuş!


***


Gerçekten “ikiyüzlülük” artıyor mu?


Günlük yaşamda karşılaştığımız, birlikte yürüdüğümüz, parkta söyleştiğimiz, kaldırımda çarpıştığımız, mahallede gülüştüklerimiz “ikiyüzlü” mü hep?


Gördüğümüz asılmış yüzler, duyduğumuz kaygı yüklü sözler hep “yalan” mı?


Araştırmacılar, en çok medya üzerinden yayılan “bakışın” bireyin tutumunu belirlediği ileri sürülüyor!


İzlenen diziler, politik atışmalar, konuşmacıların her konuda “biliyor” gösterilmesi…


“İkiyüzlülüğün” artışındaki “neden” deniyor!


***


Çocukluğumuzda “Dallas” adlı bir dizi vardı; Ceyar, Lusy, Suellin, Baby gibi oyuncuların aralarında yaşananlar “gençlik” yıllarımızı kamçılardı…


Ama düşündürürdü de…


Kimin, nerede, ne yaptığı karmaşasında topaca dönerdi beynimiz!


Oniki Eylül’lü yıllar, yaşananlar, kurtarılmış sokaklar, köşe başlarını zapt edenler arasında “Dallas” izlenen anlar…


Amca, yiğen, yenge, baldız, kuzen…


Tanımadığımız, bilmediğimiz, yaşamımızın içinde yer bulamadığımız konularla dopdoluydu…


Ancak “deli/ kanı” kamçılamış olsa da yalanımızdı!


***


Günümüzde ekranlara yansıyan…


Komşumuzda görsek “delleneceğimiz” konular bizim oyuncular, bizim yapımcılar, bizim yönetmenlerimizce ekranlarda…


Ortada bir başoyuncu, etrafında birden çok karşı-cins, herkes “onunla” olmak için düzen/ dolap kurmak için yarışıyor!


Adana’da çekilen dizilerin biri böyle...


Kadın bir ağanın oğluyla birlikteyken, olaylar karşı-ağanın oğluyla evlenmesine dek götürüyor!


Her iki ağanın oğlu daha önceden birbirini biliyor/ tanıyor!


Adına “sanat” dünyası denilen yerde bu ya da buna benzer birliktelikler hoş bulunabilir/ sünger surat olunabilirse de, Adana yaşamında “böyle” bir olgunun bugün bile var gösterilmesi büyük anlamsızlık, izleyiciyi “ikiyüzlülüğe” yöneltme çabasından başka bir şey değil!


Anımsayın, diğer dizede…


Her şeyi silahla, kurşunla, boğazına çökerek, hayvan kesimevleri gibi can alarak çözümleyen bir katman…


Adana’da sanat yapılmasına, Adana’da dizi çekilmesine, Adana’nın tanıtılmasına “karşı” olmasam da; böyle yaklaşımların “ikiyüzlülükten” beslendiğini düşünerek, Adana’ya zarar verildiğini düşünüyorum…


Bugün her şeyi ile “Dallas’ı” geride bıraktık!


***


“İkiyüzlülük” gördüğümüz alanlar öyle çok ki…


Kutlamalar, düzenlenen özel günler, yapılan uzun konuşmalarla anımsanan kadınlar, çocuklar, büyükler, bu yurt için yaşamlarını yitirenler, yaşama anlam kazandıranlar…


Kutlama sonunda “neden” unutulur?


Daha dün Kadınlar Günü kutlandı, o alanlarda kadınlar susturulmaya çalışıldı, geçtiğimiz hafta bu yurt için yaşamlarını yitirenlere verilen sözler vardı, her Ata’nın anılmasında “izindeyiz” diye bağıranlar vardı…


Sokaklarda yine şiddet, politikacıların dilinde yine kan/ revan, ekranlar yine bilgisizlerin bilgisine dayanarak çözüm üretmek peşinde…


Kurgunun “ikiyüzlülüğünden” dolayı olmalı…


***


“İkiyüzlü bir toplum olduk” diyenlerin sayısı artarken;


Toplum bireylerinin birbirinden kopuk, birbirine güvenmeden sürdürdüğü bir yaşamı önünüze alın…


Seçtiğine güvenmeyen bir toplumduk…


Şimdi bir de “komşusuna, arkadaşına, yakınına” güvenmeyen durumla karşı-karşıyayız!


Gördüğümüz yüz, duyduğumuz ses sanal değil; yalan!


Toplumu-bireyleri yaşadıklarının dışına itekleyenler, itekleyen daha da güçlensin diye uğraş verenler, karşı koyanı alanlarından kovanlar, karşı geleni işsizlendirenler, karşı duranı bir kaşık suda boğanlar “hep” aramızda…


“Hep” aramızda oldukça, “ikiyüzlülük” hep yanı başımızda!


Oktay EROL

12.03.2020 14:04:22

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.


VALİ KÖŞGER’DEN GÜVENLİ VE DÜZENLİ TRAFİK VURGUSU

NAZIM ALPMAN YAZDI/ DEVLET 1 MAYIS’A SAYGI GÖSTERSİN!

KUŞ GRİBİ YUMURTA FİYATLARINI ARTIRDI

KARNAVAL KOMİTESİNDEN MEKTUP VAR

ZEYDAN KARALAR’DAN MHP İL BAŞKANINA “SİNEK” CEVABI

YERLİ SUSAM İÇİN  YERLİ ÜRETİM HAMLESİ

ÇUKUROVA BELEDİYESİ TENİS TURNUVASI BAŞLADI

FATİH GÜLER GÜVEN TAZELEDİ

18 İLDEN 400 SATRANÇ SPORCUSU ADANA’DA YARIŞTI

CHP’Lİ BULUT: TASARRUFU SARAYDAN BAŞLATIN

SEYHAN NEHRİNDE GONDOLLA GEZDİLER

"YALANA VE ŞANTAJA ASLA BOYUN EĞMEYECEĞİZ"

CHP GERÇEĞİ YAYINLADI

ADANA’DA 23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMI KUTLAMASI

GÜNÜ FOTOĞRAFI:

RESMİ AÇILIŞISI HİSARCIKLIOĞLU YAPTI

CHP’DEN 23 NİSAN KUTLAMASI