İKLİMLEMESİZ TOPLU TAŞIMA...
Manşet Haber 18.07.2020 14:25:56 0

İKLİMLEMESİZ TOPLU TAŞIMA...

İKLİMLEMESİZ TOPLU TAŞIMA...






“Yeni normal” yaşama geçince; “covid 19” virüsünün bizi unuttuğunu, artık “öncesi” gibi etkilemeyeceğini, salgının ilk günlerinde “iki ay dayanın” süresinin çoktan dolduğunu, yaz aylarının sıcağında virüsün etkili olmadığını, düğünlerde eskisi halay çekileceğini, sınavların yine bilindik karmaşasının etkilenmeyeceğini…





Daha çok şeyler düşündük!





“İktidar” bir yandan “toplu” alanların açılması için günler öncesinden duyurular yaptı, alış veriş merkezlerinde dezenfeksiyon çalışmalarına önem verdi, futbol takımlarının alanlarda buluşması için günler sayıldı, turizme koşulması için bankaların kredi limitleri artırıldı/ ödeme süreleri uzatıldı!





“Yeni normal” yaşama geçeceğiz; başka da yolu yok bunun!





***





Toplu taşıma araçlarında, her yaz tartışmalar olurdu;





Adana’nın kırk derece sıcağında gerek belediye, gerekse halk otobüslerinin yanı sıra, minibüsler  “ısrarla” iklimlemeyi çalıştırmaz, konuşan/ soran olursa da “arızalı, bakıma gidecek, gaz doldurulacak” türünden gerekçeler öne sürürlerdi!





Kimi ayakta, kimi oturduğu yerde “havasızlıktan” şıpır şıpır terleyen yüzünü, boynundan aşağıya ılık ılık inerken verdiği delicene rahatsızlığı yaşarken sinirler doruğa çıkardı…





Hepsi aynı amaçlı, ayrı ağızlardan tümceler dökülürdü:





“Kaptan oldu mu ya, bugünlerin geleceğini bilmiyor muydunuz?”





“Kaptan, sizin insafınız nasıl değerlendiriyor durumumuzu?”





“Yanımdakinin değil, kendi yaydım kokumdan nefret ediyorum!”





“Sizi şikayet edeceğim, plakanızı alacağım!”





Kaptan, diyeceğini en son söylerdi:





“Hepiniz haklısınız, şikayet yerleriniz sonuna dek açık!”





***





“Yeni normal” günler yaşıyoruz ya…





Başlarda toplu taşıma araçlarından tutun, kentlerarası ulaşımda kullanılan tüm araçlar için getirilen “yüzde elli yer” kullanımı “yeni normalde” yerini buldu!





Koltukların yarısının kullanılması; kentlerarası ulaşımda fiyatı artırırken, yolcuların salgın sürecinde yaşadığı ekonomik olumsuzluklara karşın daha pahalıya taşınması kaygılarla birlikte sorunların da kabarmasına neden oldu!





Kentiçi toplu taşımada, araçlara yerel yönetimlerin verdiği destek sorunların azalmasını sağlamadı; yenilerini doğurdu, otobüslerin/ dolmuşların masraflarını çıkarmak için “daha çok” yolcu aldıkları görüldü.





Bir yandan araç sahibi “fazla yolcu” almaya zorlanırken, bir yandan da “yolcunun” sayıya uymadan/ işine yetişmek zorunda olduğu için kuralları “tanımamasının” önü aralandı!





“Yeni normal” günler böyle sürüyor!





***                        





Nisan, mayıs ayıyla birlikte iklimlemeye gereksinme duyan Adanalı, covid 19 nedeniyle bir yandan azalan toplu taşıma araçlarını beklerken, bir yandan da kan-ter içerisinde kalarak yolculuğunu sürdürüyor; bu nasıl bir normalse…





Yukarıda sözünü ettim, belediyenin ya da özelin toplu taşıma araçları “pek” iklimle” çalıştırmak/ masraflarını artırmak istemezlerdi; onlar için bulunmaz hint kumaşı bu günler!





Otobüse, ya da minibüse binmesiyle birlikte sırıl-sıklam olmasına karşın; kimseden “ne aykırı” söz, ne “homurdanma”, ne “oflama-poflama” duymadığınız gibi, “sanki” herkes olanlardan hoşnut gibi…





Unutmadan “bir de” maske konusu var…





Bir yandan ağız-burun maskeli, bir yandan araç içerisinde ter kokusu, bir yandan Adana sıcağı, bir yandan corona virüsü anlatanların yaydığı “insan psikolojisini” alt-üst eden korku…





“Yeni normal” süreçte yaşanan…





***





“Yeni normal” sürecin başlamasıyla birlikte, bilim kurulunun bazı isimlerinin dile getirdiği öngörüler birer-birer gerçekleşirken, sanki “sürü psikolojisi” denen olgunun gerçekleşmesi isteniyorcasına “normal” olmayan gelişmelere tanık olduk!





Bunun içine toplu taşımayı alabilirsiniz, yetmesi lise/ üniversite giriş sınavlarını ekleyebilirsiniz, alış veriş merkezlerinin, kutlama günlerinin, düğünlerin, eğlence yerlerinin, deniz kıyılarının, kentlerin “kalabalık” bölgelerinin durumlarını ekleyebilirsiniz!





“Yeni normal”de, “normal” olmayan yaşanmışlıklar günlere damga vuruyor!





Entübe deniyor, yoğun bakım demiyor, olgu sayısı deniyor, iyileşen sayı deniyor, yaşamını yitirenler deniyor…





“İktidarın” ekonomide yaşadığı/ yaşattığı belirsizlik gibi, “sağlıkta” da belirsizlikler yaşanıyor!





En “basitinden”; iklimleme konusu ya çözülmek istenmiyor, ya da araç sahiplerinin masrafları aza indirmeleri için “bir yol” olarak görülüyor!





Bunun başka açıklaması yok!





Dolmuşlar yolcu taşıyarak, yolcular işlerine yetişebilmek için “aynı” yerde buluşuyor. Adana sıcağında, ulaşım araçlarının iklimleme kullanmaması demek, ulaşım araçlarından yararlananların “acı” çekmesi demektir!





Bir yolu bulunup, covid 19’un bir toplumsal olgu olduğu göz önünde tutularak, bakımları yapılarak, zarar verici etkisi ortadan kaldırılarak iklimlemeler toplu taşımada çalışmalıdır!





Bu yaz, toplu taşıma iklimlemesiz geçecek gibi değil!



YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

30.8° / 18.5°