“İKTİDAR SAHİPLERİNİN İHMALİ, GÖRMEZLİĞİ VURDUMDUYMAZLIĞINDANBUGÜNLEREGELDİK”
Manşet Haber 29.07.2016 11:21:03 0

“İKTİDAR SAHİPLERİNİN İHMALİ, GÖRMEZLİĞİ VURDUMDUYMAZLIĞINDANBUGÜNLEREGELDİK”

“İKTİDAR SAHİPLERİNİN İHMALİ, GÖRMEZLİĞİ VURDUMDUYMAZLIĞINDANBUGÜNLEREGELDİK”

Adana(Ulus)--TBMM KİT Komisyonu Üyesi ve CHP Adana Milletvekili İbrahim Özdiş, darbe girişiminin iktidar ve muhalefetiyle bertaraf edildiğini, Cumhuriyet tarihimizin zor ve sıkıntılı bir dönemden geçtiğini ifade ederek, “AKP, kurunun yanında yaşı da yakma sürecinde” uyarısında bulundu.

CHP Milletvekili İbrahim Özdiş, TBMM’de partisi adına yaptığı konuşmada şunları söyledi:

“Cumhuriyet tarihimizin gerçekten en zor, en sıkıntılı döneminden birini yaşıyoruz, Sıkıntılı bir dönemden geçiyoruz. Maalesef, iktidar sahiplerinin uzun bir süredir ihmali, görmezliği hatta bir miktar vurdumduymazlığı neticesinde bugünlere gelmiş bulunuyoruz.
15 Temmuz’da cemaatin yaptığı darbe girişimini hep birlikte, iktidarıyla muhalefetiyle ve vatandaşımızın büyük bir çoğunluğunun desteğiyle bertaraf ettik. Bu ülkemizin demokrasisi açısından gerçekten çok önemli bir gelişme. Ancak şunu da göz ardı etmeme gibi bir durumla karşı karşıyayız: Bir ülkede medya özgür değilse o ülkede yaşayan yurttaşların özgürlüğünden bahsedilemez.

Demokrasi nöbetlerinin sürdüğü bugünlerde, hem gazeteciler hakkında verilen gözaltı kararlarının hem de çok sayıda medya kuruluşunun bir gecede kapatılmasının, demokrasiyle bağdaşmayacağı açıktır.
Gazeteleri, televizyonları kapatmak bir darbe uygulamasıdır. 'FETÖ'yle mücadele' adı altında, zaten 3 gazeteciden 1'inin işsiz olduğu, çalışabilenlerin de iş güvencesinden yoksun bırakıldığı medya sektöründe, binlerce gazetecinin, bir gecede, OHAL kanun hükmünde kararnamesiyle işsiz bırakılması, aileleriyle birlikte on binlerce insanın mağdur olması anlamında gelmektedir.
Buradan, hemen, ilimde dün, bugün yaşanan bir medya kuşatmasından bahsetmek istiyorum. Adana ilinde, değerli milletvekilleri, Adana Medya, Adana Haber ve AKDENİZTÜRK TV'ye FETÖ'cü yaftasıyla maalesef el konulmuş durumdadır.
Şimdi, Adana Haber'in, bir yerel gazetemizin bir başlığını göstermek istiyorum: 'Murat Eren'i tanımazsınız.' Murat Eren, FETÖ Cemaat yapılanması patlak vermeden, bu cemaat yapılanmasının kumpas kurarak içeriye aldırttığı şerefli bir Türk subayı. İşte, bu subayımızın, bu yurttaşımızın hak ve hukukunu savunan, bu yurttaşımızın, bu subayımızın haksızlığa uğradığını söyleyen bir medya grubu, Adana Haber gazetesi maalesef bugün kapatılmış durumdadır. Şimdi o gazeteden, yine manşetten haberler okuyacağım, bunlar birkaç ay öncenin manşeti, diyor ki: 'Bunlar Atatürk'ün onurlu askerleri, bunlar da FETÖ'nün askerleri.'
Maalesef, AKP iktidarı kurunun yanında yaşı da yakma süreci içerisinde. Diliyorum bu uygulamadan bir an önce vazgeçerler, daha ciddi, daha sağlıklı bir uygulama hayata geçirirler, birçok ailenin ocağına ateş düşürmezler.”

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

31° / 16.7°