“İMAR DÜZENLEMELERİ TAKİP EDİLEMEZ VE DENETLENEMEZ BİR HAL ALMIŞTIR”
Manşet Haber 6.08.2020 13:01:45 0

“İMAR DÜZENLEMELERİ TAKİP EDİLEMEZ VE DENETLENEMEZ BİR HAL ALMIŞTIR”

“İMAR DÜZENLEMELERİ TAKİP EDİLEMEZ VE DENETLENEMEZ BİR HAL ALMIŞTIR”






Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Adana İl Koordinasyon Kurulu (İKK) Sekreteri Erol Salman, düzenlediği basın toplantısında imar barışı adı altında lanse edilen imar affı düzenlemesi ile inşaat sektörünün tam bir kaosa sürüklendiğini söyledi.





Ülkemizdeki yapılaşmayı düzenleyen imar yönetmeliklerinin 2013 yılına kadar Büyükşehir Belediyeleri tarafından hazırlandığını, sonrasında merkezi hükümet tarafından hazırlanmaya ve yürütülmeye başlandığını belirten İKK Sekreteri Salman, öncesinde de kentimiz için iyi gitmeyen sürecin, söz konusu tarihten sonra da yapboz tahtasına çevrildiğini, defalarca değiştirilen yönetmeliklerle birlikte, sayısız genelge ve bakanlık görüşü ile imar düzenlemelerinin takip edilemez ve denetlenemez bir hal aldığını ifade etti.









İMAR AFFINDAN CESARET ALAN AYKIRI UYGULAMALAR





TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası Adana Şubesi’nde düzenlenen basın açıklamasında konuşan Salman, 2017 yılında tamamlanan imar barışı adı altında lanse edilen imar affı düzenlemesiyle inşaat sektörünün tam bir kaosa sürüklendiğini kaydederek şöyle konuştu:





“Yönetmelik değişikleri ve farklı yorumlar takip edilemez uygulamalara sebep olmaktadır. Yanı sıra imar affı, yapıların imar planlarında öngörülen yapı alanı ve yükseklik sınırlarını kentler ve yapılı çevre adına olumsuz etkilemektedir. Bu kaos ortamından ve imar affından cesaret alan aykırı uygulamalar, sektörün içinde olmayan vatandaşlarımızın dahi dikkatlerini çeken bir hale bürünmüştür. 





Son dönemlerde gerek üyelerimizden gerekse vatandaşlardan, Adana’daki kimi inşaatlarla ilgili usulsüzlükler ve haksız kazanç sağlandığına dair şikayetler yoğun şekilde devam etmektedir.  Kimi binaların çevresindeki yapılaşmaya aykırı bir şekilde yapılageldiği, arsa alanı ile ortaya konan bina arasında, çıplak gözle fark edilebilecek bir orantısızlığın dikkat çektiği izlenmektedir.”





SORUMLULUĞU BULUNAN İDARELER BU TALANA KAYITSIZ KALMAKTADIR





Salman, son 12 yıl içerisinde Adana bütününde, merkezi ve yerel yönetimler tarafından hazırlanan imar planlarının sürekli iptal olmasının yapılaşma kurallarının belirlenmesinde aksaklıklara neden olduğunu ifade ederek: “Nesnel gerçekliklerden, gereksinimlerden ve kentin önceliklerinden uzak, katılım süreçleri işletilmeden ve meslek odaları tarafından dile getirilen itirazlar dikkate alınmadan onaylanan imar planları uzun süre yaşamamakta, değişen imar planlarına göre düzenlenen inşaat ruhsatları denetlenemez ve durdurulamaz hale gelmiştir. Şehirleşmede esas alınan mevcut mevzuatlardaki muğlak durumlar da hormonlu binaların ortaya çıkmasına, plansız ve çarpık kent yapısının oluşmasına neden olmaktadır. Çıkarılan İmar Affı Kanunu ile birlikte kaçak ya da projeye aykırı olarak yapılan binalar resmiyet kazanma aşamasına gelmiş, ağır aksak ilerleyen imar planları neredeyse işlevsizleşmiştir. Bu durumu fırsat bilen bazı yapı sahipleri, kentte rantı en yüksek olan alanlarda, başlangıç aşamasında denetimli ve kontrollü olarak başlattıkları inşaatlarını, daha sonradan büyütmek suretiyle haksız kazanç sağlamakta ve etik anlayışı yerle bir etmektedir. Bu durum kentin gündemine oturmuş ve konuşuluyorken, sorumluluğu bulunan idareler herhangi bir tasarrufta bulunmamakta bu talana kayıtsız kalmaktadır” diye konuştu.





YENİ BİR BÜTÜNCÜL İMAR PLANI REVİZYONUNA İHTİYAÇ VAR





1 Temmuz 2020 tarihinden itibaren hazırlanacak olan imar planlarında “Maksimum bina yüksekliğinin serbest olmayacağına” dair hükmün yer aldığına dikkat çeken Salman, yapılan bu değişlik sonucunda Adana ilindeki yürürlükte olan imar planlarında yer alan “Bina Yüksekliği Serbest” ibarelerinin kent bütününde kaldırılması için yeni bir bütüncül imar planı revizyonuna ihtiyaç duyulduğunu söyledi. Salman konuşmasını şöyle sürdürdü:





“Bu planlar hazırlanırken, bina yüksekliklerini belirlemeye yerel yönetimler yetkilendirilmiştir. Yapılacak olan yeni revizyon imar planlarının, kaçak ya da projeye aykırı olarak yapılan imar affı ile resmiyet kazanan binaları “Maksimum bina yüksekliğinin” belirlenmesinde emsal teşkil edecek şekilde örnek almaması gerektiği açıktır. Plan revizyonu süreci, mevzuata aykırı ve kaçak yapılaşmaya mahal vermeyecek şekilde sağlıklı biçimde yürütülmeli ve yönetilmelidir.





Kamuoyunun dikkatlerine sunmak istediğimiz diğer bir konu, yerel yönetimlerin, park ve deprem toplanma alanı olarak belirlenen arsalardaki yapılaşmalardır. Bu tür arsaların inşaat firmalarına satılması ve emsal teşkil etmeyen yerlerde park alanı göstermeleri kabul edilemez.





Sonuç olarak, imar affı ve bu yasanın ortaya koyduğu yapı kayıt belgesi düzenlemeleri ile imar planları ve yönetmeliklerinin sıklıkla değişmesinin hormonlu binaları ortaya çıkardığı tespiti ile; kaçak ve denetimsiz yapılaşmaya dikkat çekiyor, rant ve talana dur denilmesi ve bu kapsamda ilgili idarelerin de gereğini yapması için çağrıda bulunuyoruz.”





Basın açıklamasına İnşaat Mühendisleri Odası Adana Şube Başkanı Hasan Aksungur, Mimarlar Odası Adana Şube Başkanı Ozan Tüzün ve TMMOB’ye bağlı odaların Adana Şube Yönetim Kurulu Üyeleri katıldı. 



YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

31° / 16.7°