İNCEFİKİR: İKTİDAR KENDİ REKORUNU KIRMAYA ADAY
Manşet Haber 19.04.2020 09:36:27 0

İNCEFİKİR: İKTİDAR KENDİ REKORUNU KIRMAYA ADAY

İNCEFİKİR: İKTİDAR KENDİ REKORUNU KIRMAYA ADAY


Seyhan Ziraat Odası Yönetim Kurulu Üyesi Cahit İncefikir, 18 Nisan 2020 tarihli ve 31103 Sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 649 sayılı Hububat ve Bakliyat İthalatında Tarife Kontenjanı Uygulanması kararı kapsamında ithalatta gümrük vergisinin yanı sıra ek mali yükümlülüklerin kaldırılmasının ülke tarımına darbe vurduğunu belirtti.





İktidarın yanlış tarım politikaları sonucu 2019 yılında buğday ithalatında Cumhuriyet tarihinin rekorunun kırıldığını kaydeden İncefikir, alınan bu kararla iktidarın kendi rekorunu kırmaya aday olduğunu söyledi. İncefikir şöyle konuştu:





“Türkiye’nin 2019 yılındaki buğday ithalatı 9 milyon 827 bin ton olup hububat ve hububat ürünü ithalatına 3,7 milyar dolar ödeme yapılmıştır. Resmi Gazete’de yayımlanan Cumhurbaşkanı Kararı ile 2,5 milyon ton hububat ve 100 bin ton kuru baklagil ithalatı için gümrük vergisi sıfırlandı. Çiftçinin kara gün dostu olan Toprak Mahsulleri Ofisi’nin alınan bu kararlarla tarımsal ürün ithalatı yapan bir tüccardan farkı kalmamıştır. Oysa ofisin ana görevi piyasada oluşacak dengesiz arz talep karşısında çiftçiyi korumak ve dengeyi sağlamaktır.”





DIŞA BAĞIMLI OLMAYAN BİR ÜRETİM POLİTİKASINA GEÇİLMELİ





Türkiye’nin su, toprak ve iklim açısından değerlendirildiğinde tarımsal üretim potansiyeli zengin bir ülke olduğunu, ancak tarım sektöründeki mevcut sorunların bu potansiyelin etkin kullanımını engellediğini dile getiren İncefikir şöyle konuştu:





“Tarım sektörü bir değişim yaşıyor. Son on yılda ekilen tarım alanlarında ciddi bir düşüş var, tarımda istihdam edilenlerin sayısı azalıyor ve gayrisafi yurtiçi hasıladan tarımın alması gereken pay giderek küçülüyor. Hububatta kendi kendine yetiyor olması ve son on yılda üretimde bir artış görülmesine rağmen hububat ithalatı giderek artmıştır. Benzer durum yağlı tohumlar için de geçerlidir. Gıda güvenliği de düşünülerek Türkiye tarımı için iç tüketime yeterli, dışa bağımlı olmayan bir üretim politikasına geçilmelidir.





TARIMSAL DESTEKLER ARTIRILMALI





Çiftçilerin üretimden vazgeçmemeleri için tarımsal desteklerin artırılması gerektiğine vurgu yapan İncefikir konuşmasını şöyle sürdürdü:





“Tarımsal üretimin planlı bir şekilde yapılarak tarımın kendi kendine yeter seviyeye getirilmesi için kırsal alanları daha yaşanabilir bir hale getirmeliyiz.  Dövizdeki artışa paralel artan girdi fiyatlarındaki yükselişi frenlemek için girdilerde KDV indirimi dahil üreticiyi ve üretimi rahatlatıcı önlemler alınmalı, ek destekler açıklanmalıdır. Tarımsal girdi kapsamında kullanılan mazottaki KDV yüzde 1’e düşürmeli, mazot çiftçilere 1,6 TL’den verilmelidir. Tarımsal su kullanım ve elektrik borçları ertelenerek, salgın sürecince sulama hizmetleri ücretsiz verilmelidir.   





Üreticiden tüketiciye kadar güven ortamına dayalı sağlıklı besin zinciri kurulmalı ve tüm tarımsal ürünler prim ödenmeksizin devlet tarafından sigortalanmalıdır.”



YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

30.8° / 18.5°