İNCİRLİK MUAMMASI
Manşet Haber 21.08.2016 23:05:47 0

İNCİRLİK MUAMMASI

İNCİRLİK MUAMMASI

Kurulduğu tarihten bu yana Adana’daki İncirlik Üssü dünya gündeminden düşmüyor. İncirlik Üssü bu kez nükleer bombalarla yeniden gündemde.

ODATV.COM’un haberine göre İsrail’in Debka Sitesi ve EurActiv.com haber sitesine göre, İncirlik’teki Amerikan atom bombaları, buradan Romanya’daki DeveseluABD üssüne taşınmış.

Romanya, ABD ve NATO bu iddiaları resmen yalanladı ama kuşku bulutları havada. ABD Genelkurmay Başkanı Joseph Dunford, darbe girişimi sonrası apar topar İncirlik’e gitmişti.

Yeni inşa edilen Deveselu ABD üssüne mayıs ayında 800 milyon dolarlık füze kalkanı sistemleri yerleştirilmişti.

ABD'li düşünce kuruluşu Stimson Center, Soğuk Savaş'tan beri Suriye'ye 100 kilometre mesafedeki İncirlik üssünde 50 kadar taktik nükleer silah bulundurulduğunu ifade etmişti. 15 Temmuz darbe girişiminin ardından Türkiye, İncirlik Üssü'nün geçici olarak elektiriğini kesmiş, ABD uçaklarının üsten havalanmasını yasaklamış ve üssün komutanını darbecilikten tutuklamıştı. Bu gelişmelerin ardından ABD'nin üsteki hakimiyeti de sorgulanmaya başladı.

Bu arada İran, Rusların S300’lerne denk BAVAR373 füze savunma sistemlerini yaptı ve yeni geliştirdiği turbo jet uçak motoru ile birlikte görücüye çıkarttı. İran’ın füze teknolojisi Türkiye’den çok ileri bu arada.

Türkiye, istihbaratı da dahil, savunmasını NATO’ya, yani ABD’ye ihale etmişken, İranlılar kendi göbeklerini kendi kesiyor.

Türkiye’ye artık silah değil terör ihraç eden Batı’dan sonra, Rusya, İran ve Çin’in savunma sanayiine destekleri çok önemli.

Özellikle de hava savunma sistemleri elzem.

Hatırlayın Çin’den füze alacaktık, FETÖ-NATO işbirliğinde entrikalarla alamadık.

Oysa çok lazım bize.

15 Temmuz darbe girişiminde koskoca başkentimizin hava saldırısına karşı ne kadar savunmasız olduğunu bizzat yaşadık ve gördük.

BATI EMPERYALİZMİNE KARŞI ASYA KALESİ

Bakınız, PKK ve IŞİD’in saldırılarını yaşıyoruz, bunlar başarısız FETÖ darbesi sonucu devreye alındı.

FETÖ’nün sahibi kim?

NATO, yani emperyalist Atlantik sistemi.

ABD ve İspanya’nın 20 milyondan fazla Amerikan yerlisinin, İngiltere’nin elinde bir milyona yakın Aborijin yerlisinin, milyonlarca Çinli, Hintli, Arap ve Afrikalı’nın, Almanya’nın 10 milyona yakın Yahudi ve Roman’ın, İtalya ve Fransa’nın 1 milyondan fazla Libyalı ve Cezayirli’nin, Yunanistan ve diğer emperyalist Avrupa güçlerinin ellerinde 5 milyona yakın Balkan-Anadolu Türkü’nün kanı var.

3. dünya’daki yerel diktatörlerin yaptığı katliamlara iyi bakarsanız, arkasından yine Batı’nın çıktığını görürsünüz.

Emperyalizmin doğasında çıkarları için öldürmek vardır.

Soykırım yapmaktan korkmayan bir güce karşı tek seçenek ise güçlü olmaktır, dik durmaktır.

Atatürk bunu yapabildi, doğru politikalarla, bölgedeki tüm güçleri birleştirerek barışı sağladı.

Dış politikada doğru yoldayız, (TSK’nın 2 bin yıllık genetiğini bozmanın dışında) ama acele etmeliyiz.

Çünkü fazla zaman kalmadı. Asya kalesini kurmalı, tüm mazlum milletlere bir kez daha öncülük etmeliyiz.

Kasım’da ABD’de seçim var, 2017 20 Ocak’ta yeni başkan (Hillary/Trump) göreve başlar.

Hali hazırda, içinde atom bombalarının, savaş uçaklarının geçtiği metinlerin yazıldığı bir dönemdeyiz.

2 buçukuncu savaş üçe dayanır.

Dananın kuyruğu da o vakit kopar.(Hüseyin Vodinalı.odatv.com

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

30.8° / 18.5°