İNTIHARI ANAHTAR KELIMELER ELE VERIYOR
Manşet Haber 14.09.2016 23:05:48 0

İNTIHARI ANAHTAR KELIMELER ELE VERIYOR

İNTIHARI ANAHTAR KELIMELER ELE VERIYOR

Dünyada her 3 saniyede bir kişi intihar girişiminde bulunuyor. Bu girişimlere % 80 doğrudan bir ruhsal hastalık neden oluyor. İntiharın bir “yardım çığlığı” olduğuna dikkat çeken uzmanlar, kişinin öncesinde bir çok davranış ve konuşması ile de intihar edeceğini belli ettiği söylüyor. ‘Kendime zarar vermekten korkuyorum’, ‘Yaşamak anlamsız geliyor’, ‘İntihar dışında başka çare kalmadı’ cümleleri ise intihara ilişkin anahtar kelimeler.
Dünya Sağlık Örgütü tarafından her yıl Dünya İntiharı Önleme Günü olarak anılan 10 Eylül‘de intihar davranışı ve intiharı önleme konularında farkındalık oluşturmak amaçlanıyor.
Psikiyatri Uzmanı Dr. Mahir Yeşildal, intiharların yaklaşık % 80’inin doğrudan bir ruhsal hastalıkla ilişkili olduğunun kanıtlandığını söyledi. Majör depresyon, bipolar affektif bozukluk ve psikotik bozukluklarda intihar oranının yüksek olduğuna dikkat çeken Dr. Mahir Yeşildal, şu değerlendirmelerde bulundu:
İntiharlara büyük oranla ruhsal hastalıklar götürüyor!: “İntihar, kişinin istemli şekilde kendisinin ölümüne yol açma eylemi olarak tanımlanabilir. Sıklıkla çaresizlik hissinin sonucu olarak ortaya çıkar ve maalesef modern çağın insanı çözümlerin tükendiğini hissettiğinde intiharı çözüm gibi görebiliyor. Maddi sorunlar ve kişiler arası çatışmalar intihara sebebiyet veren stres etmenlerinin başında gelir. İntiharların yaklaşık % 80’inin doğrudan bir ruhsal hastalıkla ilişkili olduğu kanıtlanmıştır. Majör depresyon, bipolar affektif bozukluk, psikotik bozukluklarda intihar oranı yüksektir. Eş zamanlı olarak alkol ve madde kullanımının olması olasılığı arttırır. Majör depresyonda intihar oranı yüzde 9-15 arasındadır. Bipolar affektif ve psikotik bozukluk da bu orana yakındır. Depresyon nedeniyle hastaneye yatırılan hastaların % 15’i daha sonra intihar nedeniyle yaşamını yitirmektedir.”
Erkekler silah, kadınlar kimyasal madde kullanıyor: Dünya üzerinde her yıl 1 milyon kişinin intihar yoluyla hayatını kaybettiğini belirten Dr. Yeşildal, “Her üç saniyede bir intihar girişimi olmakta, her 40 saniyede intihar nedeniyle bir kişi ölmektedir. Ülkemizde son 10 yılda yaklaşık 29 bin kişi, yalnız 2013 yılında ise 3 bin 189 kişi intihar sonucu hayatını yitirmiştir. Bu rakamın % 27'sini kadınlar, % 73'ünü ise erkekler oluşturmaktadır. Tamamlanmış intiharlar erkeklerde kadınlardan 3-4 kat fazla iken intihar girişimlerinde bu oran tersine dönmektedir. İntihar aracı olarak erkekler ateşli silahları, kadınlar da kimyasal maddeleri daha çok kullanmaktadırlar. Genç erişkin ve ergenlerde intihar ölüm nedenleri arasında önemli bir yere sahiptir. Kaza ve cinayetlerden sonra üçüncü sıradaki ölüm nedenidir” diye konuştu.
İpuçları göz ardı edilmemeli:
İntihara yönelecek kişinin öncesinde mutlaka bir ipucu verdiğini, bunların mutlaka dikkate alınıp doğru değerlendirilmesi gerektiğini belirten Dr. Mahir Yeşildal, şunları söyledi:
“Öncelikle bilmek gerekir ki intihar bir yardım çığlığıdır. Birey öncesinde bir çok davranışı ve konuşması ile bunu belli eder; ‘Kendime zarar vermekten korkuyorum’, ‘Yaşamak anlamsız geliyor’, ‘İntihar dışında başka çare kalmadı’ gibi. Bu gibi ipuçlarının göz ardı edilmemesi gerekir. İntiharın çözüm yolu olduğu bilince hakim olmuştur. Ancak harekete geçilemediği durumlar da olabilmektedir. İntiharla ilgili halk arasındaki en yaygın yanlış inançlardan biri, hayatına son verme tehdidinde bulunanların bu eyleme girişmeyecekleridir. Tüm psikiyatrik araştırmalar bunun tersini göstermekte olup, intihar edenlerin yüzde 40’ından fazlasının bu niyetini açıkça ifade ettğini, % 30’dan fazlasının da intihardan birkaç ay önce ölüm ve ölmekten söz ettiğini ortaya koymaktadır.”
Bu belirtiler dikkate alınmalı: İntiharın kesin olarak önceden tahmininin her zaman mümkün olmadığını belirten Yeşildal, ancak bazı belirtilerin özellikle ciddiye alınarak kişinin psikiyatrist tarafından değerlendirilmesinin sağlanması gerektiğini söyledi. Dr. Mahir Yeşildal, bu belirtileri de şöyle sıraladı:
“Birey sürekli ölümden bahsediyor, düşünceleri bununla meşgulse. Bireyde klinik düzeyde depresyon mevcutsa. Ölümle sonuçlanması muhtemel şekilde riskli davranışlar sergiliyorsa: Hayati ilaçlarını almayı reddetme, hızlı araba kullanma gibi. Önceden ilgilendiği etkinliklerden uzak durmaya başlamışsa. Çaresiz, yalnız ve suçlu hissettiğini ifade ediyorsa. Birey son dönemlerde ileri düzeyde keyifsiz, isteksiz, kaygılı olduğu halde aniden neşeli ve sakin bir yapıya büründüyse ve kişi intihar isteğini açıkça belirtiyorsa ciddiye alınmalı ve psikiyatrik destek alması sağlanmalıdır.”

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

31° / 16.7°