İŞ TAKİPÇİLERİ HAKKINDA DAVA
GÜNCEL 5.06.2017 23:08:35 0

İŞ TAKİPÇİLERİ HAKKINDA DAVA

İŞ TAKİPÇİLERİ HAKKINDA DAVA

Adana Barosu, sigorta aracılık hizmetleri ya da hasar takip merkezi gibi çeşitli adlarla faaliyet gösteren, avukatlık yetkilerini gasp ederken yurttaşlara da büyük hak mağduriyetleri yaşatan kişi ve şirketlere yönelik kurumlarla mücadelenin devam ettiğini açıkladı.
Barodan yapılan açıklamada, 1136 Sayılı Avukatlık Yasasına aykırılık teşkil eden faaliyetleri nedeniyle Adana Cumhuriyet Başsavcılığına 18 aracı kuruluşla ilgili suç duyurusunda bulunulduğu hatırlatılarak şöyle denildi:
“Adana Cumhuriyet Başsavcılığına yapılan şikayetlerle ilgili soruşturmalar neticesinde suç unsuru taşıyan faaliyetleri nedeni ile bir kurum hakkında daha yetkilisinin cezalandırılması talebiyle 1136 Sayılı Avukatlık Yasasına muhalefet suçundan Adana 24. Asliye Ceza Mahkemesinde 2017/378 Esas sayılı dosya üzerinden dava açılmıştır ve duruşması 21.Eylül.2017 tarihinde yapılacaktır. Savcılığın iddianamesine göre;
1-) 1136 Sayılı Kanunun 35. Maddesinin yollaması ile aynı kanunun 48. Maddesi uyarınca cezalandırılmasına,
2-) Şüphelinin işlemiş olduğu kasti suç nedeniyle 5237 Sayılı TCK’nın 53. Maddesi uyarıca belli hakları kullanmaktan yoksun bırakılmasına,
3-) CMK 325/1 maddesi gereğince tüm yargılama giderlerinin şüpheliden tahsiline, karar verilmesi, kamu adına iddia ve talep edildi.
Daha evvel de baromuzun şikayetleri üzerine sigorta aracı ve iş takipçileri hakkında Adana 13. Asliye Ceza Mahkemesinde , Adana 11.Asliye Ceza Mahkemesinde, Adana 18. Asliye Ceza Mahkemesine aynı suçlamalar ile dava açılmıştır.”
YALNIZ AVUKATLARIN YETKİ ALANI
Baro Başkanı Av. Veli Küçük, konuyla ilgili yazılı açıklamasında şu görüşlere yer verdi:
“Kanunen, hukuki meselelerde gerçek ve tüzel kişilere ait hakları dava etmek veya savunmak, adli işlemleri takip etmek, bu işlemlere ait evrak düzenlemek yalnız barolara kayıtlı avukatlara aittir. Son birkaç yıl içerisinde özellikle uğranılan zararların ödenmesi için sigorta şirketlerine yapılan başvuru işlemlerinin bir kısım şahıslarca büyük bir rant aracı görülerek ve aynı zamanda insani duygular ve kurallar hiçe sayılarak, avukatlık yetkileri gasp edilerek büyük bir sektör oluşturulmuştur.
Hastanelerin acil servislerinde, kaza alanlarında, cenazelerde, mezarlıklarda, hastanelerde, taziyelerde ve her ortamda yurttaşa ulaşmaya çalışarak, onların üzüntüsünden, uğradığı zarardan nemalanmaya çalışan, maddi yetersizliklerini fırsat bilen bu hukuka ve ahlaka aykırı davranışı sergileyenler hakkında etkin ve kararlı mücadelemizi sürdüreceğiz.
Bu konuda yurttaşlarımızın ve meslektaşlarımızın da çevrelerinde gördükleri, duyum aldıkları, haberdar oldukları, bildikleri yasa dışı kurumlar ile ilgili her türlü işlemleri yapmamız ve mücadele etmemiz için baromuza bilgi paylaşmalarını istiyoruz”

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

30.8° / 18.5°