“@” İŞARETİNE “ET” YERİNE, “KUYRUKLU A” DEMEK…
Manşet Haber 16.06.2021 23:03:54 0

“@” İŞARETİNE “ET” YERİNE, “KUYRUKLU A” DEMEK…

“@” İŞARETİNE “ET” YERİNE, “KUYRUKLU A” DEMEK…


“Dil” konusunu sürdürmek istiyorum…
Günümüzde, “dilin” gelişiminde en etkili etken olarak medya gösteriliyor.
Konuşmaya yeni başlayan çocukların bile elinden düşmeyen akıllı telefonlar, yetişkinlerin yan yana olsalar bile konuşmak yerine yazışarak iletişim kurmaları, bildikleri Türkçe sözcükler yerine yabancı kökenli olanları sıkça yinelemeleri, konuşmaların arasına serpiştirilen yabancı sözcükleri yeğlemeleri…
Dili de, anlamını da zorluyor!
Kimileri “plaza dili” diyorlar buna…
Düne değin “özgeçmiş”, bu gün oldu “cv”…
Düne değin “etiket”, bu oldu hashtag (heştek)...
Aşık olduğunda ayrı, hava atmak istediğinde ayrı, küfrederken ayrı bir “dil” kullanmak…
Bu olgunun eğitimle de iç-içe olmadığını söylemek olası mı?
***
Covid 19, “dil” ile birlikte/ ulusal değerleri bozmak isteyenler için düşlerde bile görülemeyecek bir olanak…
Öğrenciler son iki yılı öğretmensiz/ arkadaşsız/ sanal ortamlarda geçirdiler.
Ana- babanın “uzak dur şu internetten” dedikleri teknoloji destekli eğitim gördüler.
O güne değin duymadıkları/ bilmedikleri yabancı kökenli birçok internet terimleriyle eğitimlerini bütünleştirdiler.
Okulda, evde, sokak konuşmadıkları, eğitim amacıyla öğrendikleri “terimleri” sözcük dağarcıklarına eklediler, eğitimlerinin kaçınılmazı olarak belleklerinde yer bulması sağlandı.
Covid 19 sürecinde bazengündem olan “kutlanmayan” ulusal günler…
Sanki önceden kutlanıyordu, sanki günün önemini anlatan çabalar gösteriliyordu, sanki genç kuşağın günü özümsemesine katkı sağlayacak izlenceler sunuluyordu…
Fatih Portakal “aklımla dalga geçme” demiş, bir de aynı adla yapıt oluşturmuştu ya…
Çocuk Bayramı’nda grip olan, Gençlik Bayramı’nda yataklara düşen, Cumhuriyet Bayramı’nda alandan kaçan, 10 Kasım’da gelen sarıklı konuğunun oteline giden/ bu ülkenin son ondokuz yılında ismi olan isimleri unutmadık ki…
Onun için de, covid 19 sürecini o denli önemsemedik…
***
“Dil” neden bozulur?
Birkaç gün önce bir dostum sordu bu soruyu…
“Dil” konusunu “toplumsal bir çevrede yaşayan insanlar, ekonomik, sosyal, ekinsel(kültürel) gereksinimlerini karşılamak için iletişim aracı olan dili kullanmak zorundadırlar, ulusal birliği, birlikteliği sağlar” diye özetleyebiliriz.
İnsanların ekonomik, sosyal, ekinsel gereksinmelerinin önemini savsaklamak, ulusal birlik yerine ayrışmayı “ödev” saymışsanız önce “dili” bozarsınız!
İlk kez söylenen yabancı kökenli bir sözcüğü, sanki yıllardır her zaman kullanıyormuş gibi, söylenmemiş olması yaşamsal bir sorun gibi, beş dakkalık bir konuşmanın arasında sürekli yineleyerek istenen “algıyı” oluşturabilirsiniz!
Dün “istikşafi” sözcüğünü örnek vermiştim.
Yeni öğrendim, meğer ne çok konuşulmuş öyle; doğru yazamayan, doğru söyleyemeyen, tümce içerisinde bazen doğru yerde kullanamayan bile olmuş!
Bu “acılı” olguyla karşılaşmak için ne yaptı ki bu yurdun yurttaşı?
***
“Ulus” tanımı yapılırken “siyasal olarak örgütlenmiş biçimde, belli bir toprak üzerinde bir arada yaşayan, ekonomik yaşam, dil, tarih, ruhsal yapı/ekinsel özellikler yönünden ortaklık gösteren en geniş insan topluluğu” sözlerine yer verilir.
“Topluluğun”, bir arada olmasını sağlayan “etmenleri” yerine getirmenin ön koşulu da “dil”dir!
Örgütlenmenizi, bir toprak üzerinde yaşamanızı, tarih oluşturmanızı, ekinsel değerlerinizi ancak “dille” anlatabilirsiniz!
Her hangi bir yapıtı ortaya koymak için de kullanılacak “öğe” dildir!
Osmanlı’nın bıraktığı yapıtlara baktığımızda bile, bugün “en çok” konuşulanların “halk dilini” kullananlar olduğunu, “saray dili” ile yazanları anlamak için ayrı bir uğraş göstermek zorunla kalındığını görürüz.
Sözüm ona; değişen bir şey yok, hep “halk dilini” kanatmak için çanalar harcanmış!
***
“Irkçı” bir tutum içinde “hiç” olmadım/ olmayı da doğru bulmam!
Ancak, bu ülkenin insanının toprağından/ havasından/ tarihsel kalıtından/ emeğinden/ Kurtuluş Savaşı’nda verdiği özveriden/ doğasından izler taşıyarak ortaya çıkan “dil” olgusunun bozulmasına tepki göstermemenin doğru olmadığına inanıyorum!
Bir tümce kuruyorsunuz, arasına hava oldun diye birkaç yabancı kökenli sözcük serpiyorsunuz, karşınızdakinin gözleri yarı aralanmış biçimde sizi izlemesinden böbürleniyorsunuz…
Hoş olmamalı…
Kolay kazanılamayacak topraklar üzerinde yaşıyoruz; dilini de korumak zorundayız.
Aklıma gelmişken şunu da belirteyim;
Elektronik posta adresleri yazılırken kullanırken “@” işareti için “et” deniyor. Bazı yerlerde “kuyruklu a” denildiğini de duydum.
“@” işaretine “et” yerine, “kuyruklu a” demek daha güzel/ daha da bizden değil mi örneğin…
“Dilin”, ulusal birliği/ birlikteliği sağlayabileceğini de unutmayalım.

Yükleniyor

Yükleniyor

Yükleniyor

YAZARLAR

24.8° / 13.8°