İşte Adana’dan ibretlik bir haber…
Manşet Haber 18.04.2015 09:47:36 0

İşte Adana’dan ibretlik bir haber…

İşte Adana’dan ibretlik bir haber…

Çukurova Metropol Gazetesi'nden Özcan Aladağ, asansör kazası ile ilgili  köşesine 'Ben vali olsam!' başlığını atmış. Aladağ yazısında Adana'nın olumsuzluklarını dile getirdikten sonra çareyi de bulmuş. İşte Özcan Aladağ'ın Vali olsam yazısı:

Adana’da ben vali olsam ne olurdu? Diye hep kendime sormuşumdur.

Ve sorunun yanıtı da ‘ben vali olsam Adanalı bu kadar sorunla boğuşmazdı’ olarak kafamda canlanır.

Sakalımız yok ki sözümüz tutulsun.

Günlerce feryat ettik. Yazdık, çizdik. Gazetelerimizin sütunlarından dile getirdik, televizyon ekranlarından bu kentin yetkililerine çağrıda bulunduk. Arşivler yalan söylemez.

Bu şehrin olumsuzluklarını dile getirip ‘yetkililere çağrımızdır’ diye seslendik.

Kimse duymadı sesimizi.
Hastanelerde yaşanan olumsuzlukları, kantin ihalesine varan değin yapılan yanlışlıkları, asansörlerin bozuk olmasından dolayı yaşanan kazaları haber yaptık.
Biz okuduk, biz duyduk.

Bu kentin duyması gerekenler duymadı.

Ve sonunda olanlar oldu.

Aşkım Tüfekçi Hastanesi’nin hastanesindeki asansör sorununu bilmeyen yoktur.

Yazıldığı için söylüyorum. Sayın Adana Valimiz de bu konudan haberdardır.

Ve gelinen noktada bu hastanenin asansörü yine arıza yaptı ve bir KOAH hastası ihmalin sonucu yaşamını yitirdi.

KOAH hastası Mehmet Avan (58), rahatsızlanınca tedavi olmak için memleketi Gaziantep'ten Adana'ya geldi. Avan, burada başvurduğu hastaneye yatırılarak tedavi altına alındı.

Dün iki katlı hastanenin asansörü arızalandı. Ancak arızalı asansörün kapısı kilitlenmeyerek açık bırakıldı. Gece saat 23.00 sıralarında ikinci katta yatan Mehmet Avan, bahçeye gitmek için asansörü kullanmak istedi. Açık bırakılan arızalı asansöre binmek isteyen Avan, bir anda boşluğa düştü. Hastanın düştüğünden kimsenin haberi olmadı. Sonra zemin kattaki görevlinin saat 01.00 sıralarında asansörün kapısını açmasıyla hastayı zemin katta buldu. Vücudunun değişik yerlerinde kırık tespit edilen Avan, tedavi altına alındı. Ancak Avan, sabaha karşı yaşam mücadelesini kaybetti.

Olayla ilgili hastane yönetimi inceleme başlatıldığını bildirdi, savcılık soruşturma başlattı. Hastanın cenazesi hastanenin morguna kaldırıldı.

Bu arada yaklaşık 5 ay önce de hastanenin ana binasında asansör zemine çakılmış yedi kişi yaralanmıştı.

İşte Adana’dan ibretlik bir haber…

İşte Adana Sayın Valim…

Bu haberi okuduktan sonra inan düşüncelerinizi merak ediyorum.

Ve ben ‘Vali olsam’ diye başlayan cümleler kurmayacağım artık. Bu kentin bir tek valisi var…

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

30.8° / 18.5°