İŞYERİ HEKİMLERİ FORUMDA TARTIŞTI
Manşet Haber 9.12.2019 19:10:19 0

İŞYERİ HEKİMLERİ FORUMDA TARTIŞTI

İŞYERİ HEKİMLERİ FORUMDA TARTIŞTI

İşyeri Hekimleri, Adana Tabip Odasının düzenlediği forumda, “TTB’nin ve SGK’nın İşyeri Hekimlerinin çalışmaları ile ilgili yayınladıkları duyurular ve Hukuki Sorunları” tartıştı.
TTB İşçi Sağlığı ve İşyeri Hekimliği Kol’u Başkanı Dr. İsmail Bulca ve AdanaTabip Odası Avukatı Ebru Atıcı Sevindik’in yönettiği forum, Adana Tabip Odası Başkanı Prof. Dr. Ahmet Hilal’in konuşmasıyla başladı.
Sağlıkta Dönüşüm Politikası ile hekim ve sağlık çalışanlarının sıkıntılarının arttığını belirten Başkan Prof. Dr. Ahmet Hilal, “Hekimlerin çalışma alanları çok farklı olduğu için her alanın kendine özgü sorunları mevcut. ‘İş Yeri Hekimliği’nin de ciddi sorunları ve sahada ki arkadaşlarımızın sıkıntıları bulunuyor. Bu sorunlara Tabip Odasında birlikte örgütlü mücadele ile çözüm bulabiliriz. Bu gün burada karşılaştığımız sorunlarımızı irdeleyecek, hukuki haklarımızın neler olduğu konusunda bilgileneceğiz. Ben geldiğiniz için sizlere ve forumu yönetecek Dr. İsmail Bulca ve avukatımız Ebru Atıcı Sevindik’e teşekkür ediyorum.” dedi.
Dr. İsmail Bulca ve avukatı Ebru Atıcı Sevindik’in yönettiği forumda; TTB’nin diplomalarını kiralayan İşyeri Hekimleriyle ilgili yazısının değerlendirilmesinde, Hekimlik Meslek Etiğine uymayan bu durumun, mesleki değerleri ve işçi sağlığını olumsuz etkilediğini , aynı zamanda hekim emeğinin değersizleşmesine yol açacağı için önlenmesi gerektiği, bu hekimlerin onur kurullarında yargılanarak cezalandırılması gerektiği üzerinde duruldu. Diplomasını kiralayarak hekimlik değerlerini yıpratan, toplum sağlığını hiçe sayan bu hekimlerin ortaya çıkartılmasının ve yargılanmasının sağlanmasının tüm hekimlerin görevi olduğu ifade edildi.
SGK’nın İSG-KATİP’te yayınladığı, İşyeri Hekimlerinin çalışma saatlerini düzenleyen duyurusu için yapılan tartışmalarda ise, İşyeri Hekimlerinin çalışma koşullarının kötüleşmesinden dolayı, birden fazla işte çalışmak zorunda kaldıkları, ama bu durumun kendi tercihleri olmadığı, mecbur kaldıkları ifade edildi. Haftalık 45 saatten fazla çalışmanın bir meslek örgütü olarak savunulamayacağı, meslek örgütünün hekimlerin daha fazla çalışmasını değil , daha iyi koşullarda çalışması için çaba sarfedebileciği ifade edildi. Hekimlerin, çalışma koşullarının ağırlaşmasının, mesai sürelerinin uzamasının, İşçi sağlığını ve toplum sağlığını olumsuz etkilediği ifade edildi.
6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği yasasının, İşçi sağlığı ve İşyeri Hekimliği alanını tahrip ettiği, hekimlerin çalışma ve yaşam koşullarının kötüleşmesinde esas nedenin bu yasa olduğu, bunun yanısıra hekimlerinde bu dönemde hekimlik meslek etiğine uygun davranmalarının öneminden bahsedildi. Hekimlerin yaşam koşullarının düzeltilmesinin yolunun, daha fazla çalışmayla değil, daha nitelikli hekimlik faaliyeti ile, daha nitelikli sağlık hizmeti sunmakla olacağı vurgulandı. Hekim emeğinin değerlenmesinin yolunun, hekimlerin meslek örgütü etrafında birleşmesinden geçeceğinin yanı sıra hukuki hakların neler olduğu, hangi durumda neler yapılması gerektiği konuşuldu.


YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

30.8° / 18.5°