KADIN GAZETECİ “KENTKART” KULLANAMADI!
GÜNCEL 17.01.2022 21:18:22 0

KADIN GAZETECİ “KENTKART” KULLANAMADI!

KADIN GAZETECİ “KENTKART” KULLANAMADI!






“Ücretsiz veya indirimli seyahat kartları yönetmeliği” nerede, hangi tür araçlarda, kimlerin “ücretsiz” yolculuk yapabileceğini belirlemiş.





Ayrıca, buna uymayan sürücüler için “ücretsiz veya indirimli seyahat hakkının kullandırılmaması hâlinde bu haktan faydalandırılmayan her kişi için toplu taşıma aracının tarifesi üzerinden elli tam bilet bedeli tutarında idari para cezası mülki idare amiri tarafından uygulanır” ek fıkrası da maddeye ekleniş!





Bir yolcunun, “ücretli/ ücretsiz” olduğuna bakılmaksızın kentiçi toplu taşımadan yararlanacağını yasa maddesi fıkralarıyla vurgulamış…





Birkaç gün önce bu konuyu yazdığımda “işin” bu boyutta olduğunu, sürücülerin yolcuya bu denli katı davrandığını bilmiyordum; duyduğumda üzüldüm doğrusu…





Örneğin Adana’da benim bildiğim altmışbeş yaş üstü olanlar vardı, basın emekçilerinden bazıları vardı, savaş gazileri vardı, son zamanlarda sağlıkçıların da “geçici” olarak bu listeye eklendiğini duymuştum…





Toplu taşımadan yararlanan ”her/bir” kişi için, belli oranda “toplu” ödeme de yapılıyor!





Buna karşın, araca binen yolcunun “ücretsiz” kart kullanıyor olmasından dolayı, çoğu zaman birçok yolcunun bulunduğu ortamlarda azarlanması/ araçtan indirilmek istenmesi/ terslenmesi susulacak bir durum olmamalı…





Bu dediklerimi geçtiğimiz günlerde bir kadın gazeteci yaşamış! Yaşadıklarını anlatırken “sesi” titriyordu, aradan iki/ üç gün geçmesine karşın etkisinden kurtulamadığını, söyledi…





Sabahın saat dokuzu, evden ayrılmış, ana caddede otobüs beklemeye başlamış her zamanki gibi. Bu güne değin birçok kez, durağa yaklaşıp/ hızla uzaklaşana otobüse tanık olmuş! Her kezinde “aranması” gereken numarayı aramış/ aracın plakasını vermiş! Biri durmayınca, ikincisini beklemek en az yarım saat aralayacağından dolayı ücret ödeyerek dolmuşla gazeteye gelmiş!





O gün, onbeş/ yirmi dakika beklemesinin ardından araç gelmiş, başka yolcular da olunca uygun biçimde durmuş!





Üç, dört, beşinci binen yolcu olmuş araca, kentkartını çıkartıp makinede okutmasının ardından, sürücü “sarı basın kartını göster” demiş, gazeteci kadına! “Sarı basın kartı” isteyeni ilk kez duydum bende! Çantasından “tanıtım kartını” çıkarmış! “Olmaz” demiş sürücü, “ya sarı kartını gösterirsin, ya da parasını ödersin” demiş!





Öyle bilindik bir dille de değil, sürücü bağırıyormuş…





“Nerede olduğumu şaşırdım, herkes bana bakıyor gibi geldi, o an duruyor olsa inecektin, parasını ödeyip arka koltuklardan birine geçtim” derken de o an neler yaşadığı belliydi, kadın gazetecinin…





“Ücretsiz veya indirimli seyahat kartları yönetmeliği” yalnız kimlerin yararlanacağını belirlememiş, bunun yanı sıra, uyulmaması durumunda gereken “cezayı” da ortaya koymuş!





Bugün gazeteci, öncesinde altmışbeş yaş üstü, yarın bir başkası…





Bu uygulamanın “eğer” yasal olmayan bir yanı varsa kaldırılsın, yok eğer/ bu uygulamanın “yasal” olduğu düşünülüyorsa da “şikayetlerin” gereği yapılsın/ uygunlaması sağlansın!





YAŞAM BU DENLİ UCUZ MU?





Televizyondaki yandaş gazeteci, 15 Temmuz sonrası kendini formatlamış bir isim “iktidarın” savunuculuğunu yaparken elektrik/ doğalgaz/ akaryakıt/ market fiyatlarının son durumunu değerlendirirken “hükümet, fiyatları eğer böyle tutmayı başarırsa, yitirdiği ivmeyi yeniden kazanır” dedi!





Birinin, her hangi bir partiye “oy” vermesinin “ölçüsünü” değerlendirmeyi düşünmüyorum!





Biri vardır, yaşadıklarının kendine öğrettiğiyle, önüne saray sofralarını serseniz bakmaz!





Bir diğeri, yaşamın kendine kattıklarını/ aldıklarını düşünerek, köşesinde olabilmek için “canını” ortaya koyar!





Tamam, orada olun, ayrılmayın, yeni formatlar için önünüz açık nasılsa…





Ancak, ortada bir “ustalık/ beceri” varmış gibi; dolar onsekiz lira iken sekizbuçuk lira olan mazotun, bugün dolar onüç lira iken ondört lira olmasını “haklı” sayabilmek için giyindikleri maskeler içimi ağrıtıyor!





Diyorum ya, kim nereye “oyunu” veriyorsa/ versin, ancak hiç olmazsa olayların “anlaşılmaz” olması için çaba harcamasın, bu denli ucuzluk, bu denli kirlilik barındırmasın!





Her zaman yazıyorum, yine yazayım:





Bu “iktidarlar”, bu hükümetler, bu yönetenler ne için varlar, ödevleri nelerdir, neler yapmalılar?





Yıllardır, bu “iktidar” gibi yurttaşın sorunlarını görmezden gelen, yaşanan bungunlukları umursamayan, özellikle insanın acısıyla alay eden bir yönetime ne tanık oldum, ne de bu denli arkasına yapışık/ yalancının olduğu yandaş kalabalığı bir arada gördüm!





Aylar önce sözünü edip, aylar sonra yasalaştırıp, alacağı daha yurttaşın eline geçmeden eriyen asgari ücretin, memur/ emekli maaşının ne duruma geldiğini hiçbir yandaş bilmiyor/ görmüyor…





İnsanın yaşamı bu denli ucuz mu olmalı?





“Döviz düştü çok şükür” diyenlerin, o günden bu yana yurttaşın temel gereksinmelerine gelen zamları görmemek için sırtlarının dönük olmasının “haklılık” yanı olamaz!





Yaşamanın adı bu olmamalı…



Yükleniyor

Yükleniyor

Yükleniyor

YAZARLAR

31.1° / 13.6°