KARALAR: İNSAN, DEMOKRASİ VE HUKUK DİYENLER KAZANACAK
Manşet Haber 16.02.2020 13:09:25 0

KARALAR: İNSAN, DEMOKRASİ VE HUKUK DİYENLER KAZANACAK

KARALAR: İNSAN, DEMOKRASİ VE HUKUK DİYENLER KAZANACAK

Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Zeydan Karalar, KESK’e bağlı Büro Emekçileri Sendikası (BES) Adana Şubesi 9. Olağan Genel Kurulu’na katıldı. Başkan Zeydan Karalar, demokrasi mücadelesi veren güçlerin küçük fikir ayrılıklarına, ayrıntılara takılmadan birlikteliklerine devam etmesi gerektiğini, başarının yolunun bu olduğunu kaydetti

Seyhan Belediye Başkanı Akif Kemal Akay’ın da katıldığı kongrede, etkili bir konuşma yapan ve önemli mesajlar veren Başkan Zeydan Karalar, “Köklü demokrasiye özlem duyduğumuz günlerde, hayatı demokrasi mücadelesiyle geçmiş insanlarla birlikte olmak bizim için büyük sevinç, gurur ve umut  kaynağı. Demokrasi mücadelesini baskılara rağmen sürdüren insanların varlığı bizi umutlandırıyor. ‘Bir ışık var, onun için mücadeleye devam’ dedirtiyor.

Bizim kuşak için söylüyorum; sürekli mücadele eden insanların hikayesi bizimkisi. Hala da devam ediyor bu mücadele. Bu yolda, inançlarımız doğrultusunda ölünceye kadar yürüyeceğiz. Bu yoldan sapma yok” dedi.

Demokrasi mücadelesinde yaşanan en büyük sorunun; sorunlara asıl sahip çıkması gereken insanların, bu mücadeleyi yürekten ve çoğunluk sağlayarak verir hale getirilememesi olduğunu kaydeden Başkan Zeydan Karalar, “Soruna asıl sahip çıkması gereken insanları, soruna sahip çıkacak hale getiremiyoruz. Soruna asıl sahip çıkması ve bu yolda mücadele etmesi gerekenler, söz konusu mücadeleyi vermezse başarılı olamayacağımızı bilmeliyiz. Uzun yıllar yöneticilik yapmış olmam ve hala da bunu sürdürüyor olmam, emek mücadelesine bakışımı hiç değiştirmedi” diye konuştu.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun bir çağrısına da vurgu yapan Başkan Zeydan Karalar, şunları söyledi: “Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun bir çağrısı oldu, dikkatinizi çekmiştir. ‘Bütün demokrasi güçleri bir arada olmalıdır’ diyor. Bu çağrıya kulak verilmesi gerek. Demokrasi mücadelesi veren herkes ve her oluşum bir arada olabilmeli ve mücadele edebilmelidir. Bir kongrede söylemiştim. Emek diyen, insan hakları diyen, adalet, demokrasi diyen biziz. İnsanların daha iyi şartlarda yaşaması için mücadele eden biziz. İnsanlığın ihtiyaçlarını savunan bizleriz ama biz Türkiye’yi yönetemiyoruz, biz dünyayı yönetemiyoruz. Bunda bir terslik var. Çok kuvvetli olduğumuz dönemlerde biz küçük ayrıntılara takılıp birbirimizle mücadele ettik. O gücü kaybettik ve bir daha elde edemiyoruz. O günleri hatırlayıp, geçmişten ders alarak, artık küçük ayrıntılara takılmadan, demokrasi güçlerinin birlikte olup, daha güçlü şekilde yoluna devam etmesi gerekir. Kazanımın çaresi ve yolu budur.

İşte bizim de seçildiğimiz son seçimler bunu göstermiştir. Bunun Türkiye açısından ne kadar önemli olduğunu pratikte gördük. Böyle devam etmemiz, bunu sürdürmemiz gerek. Böyle devam ettirme iradesi hepimizde var. Bu umut verici. Ben insan hakları, demokrasi, hukuk diyen, insanlık için çalışan ve emekten yana olanların kazanacağına yürekten inanıyorum.”

 

 

 

 

 

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

30.8° / 18.5°