Katilinin adını son sözünde söyledi!
Manşet Haber 30.08.2012 21:45:28 0

Katilinin adını son sözünde söyledi!

Katilinin adını son sözünde söyledi!

Adana Şambayat Mahallesi'nde çiftçilik yapan Ferruh Özdamar, iddiaya göre, paraya ihtiyacı olan arkadaşı Ümit Taşkıran'a emlak komisyonculuğu yapan kuzeni Tamer Özdamar'ın 20 bin lira verilmesine aracılık yaptı.

20 BİN LİRA İÇİN ÖLDÜRDÜ
Ancak, para ödenmeyince Özdamar kuzeni Ferruh'u sıkıştırıp, 'Sen aracılık yaptın, bu parayı sen ödeyeceksin' diye ölümle tehdit etmeye başladı. 26 Kasım'da da telefon açıp görüşmek için Ferruh'u çağırdı. Evlerinden 100 metre uzaklıkta Tamer Özdamar tabancayla kuzenini yaraladı.

SÖN SÖZÜ: BENİ TAMER VURDU
Hastaneye götürülen Ferruh Özdamar, durumunun ağır olmasına karşın yoğun bakımda katilinin ismini söyledi. İfadesini almaya gelen polislere, 'Beni Tamer vurdu. Ümit'e verdiği parayı benden almak istiyordu. Ben de vermeyince Kafana sıkıp, öldüreyim mi?' dedi. Tabancasını çıkartıp 15 el belden aşağıma sıktı. O anda şuurumu kaybettim, gözümü hastanede açtım' dedikten sonra hayatını kaybetti.

'HATALIYIM'
Olaydan sonra kaçıp polise teslim olup tutuklanan katil zanlısı Özdamar, müebbet hapis cezası istemiyle Adana 2'inci Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılanmaya başladı. Kuzenini öldürdüğü için pişman olduğunu söyleyen Özdamar, 'Ferruh'a 20 bin lira para verdim, karşılığında da senet aldım. Ödemeyince parayı arkadaşı Ümit'e verdiğini söyledi. Ondan alıp vereceğini söyledi. Ben de ?muhatabım sensin' dedim. Konuşmak için buluştuğumuzda parayı Ümit'in bana verdiğini söyledi. Ben de almadığımı söyleyince küfür etti. Boğuştuk. Bana yumruk vurdu. Elinde bir cisimle üzerime gelirken tabancamı çıkartıp yere doğru ateş ettim. Yere düştü. Yaralandığını düşünüp, arkadaşım Cabbar'ı arayıp ambulans çağırmasını istedim. Panikleyip mezarlığa kaçtım. Saatlerce düşündüm. Hata yaptım. Pişmanım' diyerek kendini savundu.

'ERKEK GİBİ VURDUM DESENE'
Sanığın avukatları ise, Ferruh Özdamar'ın doktorların hatasından öldüğünü iddia etti. Öldürülen Özdamar'ın eşi 41 yaşındaki Mürüvvet Özdamar ise, sanığın eşini planlayarak öldürdüğünü iddia etti. Eşinin borç para almadığını belirten acılı eş, sanığa, 'Erkek gibi vurdum desene' diye bağırdı. Hala silah seslerinin kulağında çınladığını söyleyen Özdamar, 'Koşarak olay yerine gittim. Eşim yerde yatıyordu. Buz gibiydi, kalbi atıyor mu diye baktım. Hastaneye eşimi ben götürdüm. Eşimi iyi niyetle götürüp öldürdü' dedi.

'İFADE VEREBİLECEK DURUMDA DEĞİLDİ'
Öldürülen Ferruh Özdamar'ın ölmeden önce ifadesini alan polis memurlarından Orhan Küçükpala da tanıklık yaptı. Küçükpala, 'Ferruh ifade verebilecek durumda değildi. İfade veremeyeceğine dair formu doldurulmuştu, biz de aynı aynı şekilde form dolduracaktık. Görevli doktor ifade verebilecek durumda olduğunu söyleyince ifadesini aldık. Kendisini kimin vurduğunu söyledi. Daha sonra da hayatını kaybetmiş' diye konuştu. Duruşma tanıkların dinlenmesi için ertelendi.

 

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

30.8° / 18.5°