KEÇİNİN AHFEŞ’İ
Manşet Haber 5.12.2021 01:04:15 0

KEÇİNİN AHFEŞ’İ

KEÇİNİN AHFEŞ’İ






Dün Ahfeş’in keçisini anlatmıştım. Hani hiçbir anlamadığı, bilmediği halde her şeye başını sallayan, onaylayan keçi. Bir tutam ot uğruna her şeyi kabullenen, her şeye tahammül eden insanımsıların simgesi.





Bir de onun tersi var… Hiçbir şey bilmediği halde her şeyi bilir görünmek isteyen, her şeyi bildiği iddiasında olanlar. İşte hikayesi:





Yeni evli bir çift… Gelin hanım yemek pişirmesini hiç bilmiyor. Damat çare olarak, eşine yardımcı olması için komşu teyzeye gitmiş.





-“Teyzecim, eşim henüz yemek yapmasını bilmiyor. Ona dolma yapmasını öğretsen makbule geçecek,” diye ricada bulunmuş. Teyze de,





-“Buyursun gelsin, elimden geleni yaparım,” demiş.





Gelin Hanım gelmiş;  teyze de dolma tarifini yapmaya başlamış.





-“Kızım kabağı şöyle oyacaksın,” der demez, gelin,





-“Onu biliyorum,” demiş. Teyze,





-“Kızım pirinci şöyle ıslatacaksın,” demiş, gelin;





-“Onu da biliyorum,” demiş. Teyze bu sefer de,





-“Kıymayla pirinci şöyle karacaksın,” demiş. Gelin;





-“Onu da biliyorum,” demiş.





Kısacası,   teyze her anlattığına biliyorum diyen geline,





-“Bunları güzelce dizdikten sonra, üstüne de bir tezek koyup tencereyi ocağa koyacaksın. Bunu da biliyor musun,” diye sorunca, gelin;





- “Onu da biliyorum,” demiş.





Damat, akşam eve geldiğinde, önüne konulanı görür görmez, teyzeye koşmuş.





-“Teyze bu yaptığın ayıp değil mi, hiç mi insaf etmedin,” diye sitem edince,





-“Evladım, ne söylesem, onu biliyorum diyordu, ben de ‘tezeği de biliyor musun’ diye sordum onu da bildiğini söyledi.Sen bu her b..ku bilen kadına tahammül ettiğin sürece aynı yemeği daha çok yersin,” cevabını vermiş.





Bu da keçinin Ahfeş’i. Her şeyi bildiğini sanır,iddia eder, inat eder. Bilgisinin sınırı yoktur. Bilmediğini bilmenin meziyet olduğunu asla öğrenemeyen biridir, keçinin Ahfeş’i. Her şeyi bildiğini sanır, asla anlamaya ve öğrenmeye yanaşmaz. Boşboğazdır. Çenesini tutamaz konuşur da, konuşur. Aslında, iflah olmaz bir ahmaktır.





Hep çam devirir; devirdiği çamın altında kalır. Ama bütün çamları başkasının devirdiğini söyler. Suç vardır, hata vardır ama hiç birinin faili kendisi değildir. Suçlu hep başkasıdır.





BAZEN, BİR ÜLKEYE BİR AHFEŞ YETER





  •  KENDİSİNE TAHAMMÜL EDİLDİKÇE DE MENÜYÜ H.İÇ DEĞİŞTİRMEZ.
  • ·         MENÜ DEĞİŞMEYECEKSE, EN DOĞRUSU AHÇIYI DEĞİŞTİRMEK.


YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

30.8° / 18.5°