Kendilik algısı anne karnında başlıyor
Manşet Haber 8.10.2012 20:05:34 0

Kendilik algısı anne karnında başlıyor

Kendilik algısı anne karnında başlıyor

Adana(Ulus)--CİSED Onursal Başkanı Dr. Cem Keçe, kendilik algısının anne karnında başladığını söyledi.
Anne karnındaki bebeğin farklı bir seviyede olsa da, görüp duyabilen, deneyimleyebilen, ilkel seviyede rahim içinde öğrenebilen ve hissedebilen bir varlık olduğuna dikkat çeken CİSED Onursal Başkanı Dr. Cem Keçe; 'Anne karnında başlayan hissediş ve deneyimler zamanla çocuğun kendisiyle ilgili algılarını, beklentilerini ve davranışlarını belirlemeye başlar. Yani çocuğun kendilik algısı anne karnında başlıyor. Bir çocuğun kendini nasıl gördüğü ve bunun sonucunda da, mutlu ya da mutsuz, saldırgan ya da aşırı uysal, kendine güvenli ya da güvensiz veya endişeli davranması kısmi olarak, ana rahminde kendisi hakkında aldığı mesajlarla ilgili olabiliyor.' dedi.
HİSLERİ OLUMLU OLMALI!
Çocuğu şekillendirici mesajların asıl kaynağının anne olduğunu ifade eden CİSED Genel Başkanı Doç. Dr. Cebrail Kısa şu görüşlere yer verdi:
'Hamile kadının yaşadığı her endişe ya da huzursuzluk çocuğa yansımaz. Ancak çocuğa etki edenler vardır ve bunlar derin ve yerleşmiş duygu kalıplarıdır. Annelik hakkında duyulan derin bir huzursuzluk ya da ikilem, yani bebeğin istenmemesi veya cinsiyetinden duyulan rahatsızlık, doğmamış bir bebeğin kişilik gelişimi üzerinde derin bir yara bırakabilir. Diğer yandan hayatı güzelleştiren mutlu, coşku ve pozitif beklentiler, bebeğin duygusal gelişimine pozitif katkıda bulunur. Almanya'da yapılan bir araştırmada, hamilelik ve doğum sırasında 2000 kadın izlenerek, anne tutumunun bebek üzerinde müthiş etkileri olduğu görülmüş. Aynı ekonomik sınıftan, aynı eğitim düzeyine sahip deneklerin hepsi aynı şekilde doğum takiplerini yaptırmışlar. Onları ayıran tek faktör, bebeklerine karşı tutumları olmuş. Sonuç olarak, bir aile kurmayı hevesle bekleyen ve hamileliklerini huzurlu bir şekilde geçiren anneler, bebeklerini benimsemeyen annelere göre doğumda ve sonrasında fiziksel ve duygusal olarak çok daha sağlıklı olmuşlar. Tabi bu durum çocuklarının daha huzurlu ve mutlu olmalarına da yol açmış.'
DOĞUM ÖNCESİ PSİKOLOJİSİNE DİKKAT!
Anne adaylarının kaygılarını paylaşmalarının ve çözüm aramalarının önemine değinen CİSED Genel Sekreteri Psikolog Serap Güngör; 'Fiziksel olarak yaşanılan rahatsızlıklar ve problemler anneyi hamilelikten soğutmamalı, doğacak bebeğin mutluluğu ve bu problemlerin kısa süre sonra biteceği düşünülmelidir. Bebeğe iyi bir anne olup olamama kaygısı, iyi bir gelecek verememe korkusu, sağlıklı bir doğum gerçekleştirememe endişesi annenin aklını sürekli meşgul edebilir. Oysa bu düşünceleri uykularını kaçıracak kadar büyütmek yersizdir. Çünkü doğum sonrasında bebeğini kucağına alan annenin düşünceleri tamamen değişecek, ona dokunmanın verdiği heyecanla bu endişeler silinecektir. ' dedi.
ERKEĞİN HAMİLE EŞİNE DESTEĞİ ŞART!
Hamilelik boyunca annenin, bebeğin dış dünyaya açılan penceresi olduğuna dikkat çeken CİSED Yönetim Kurulu Üyesi Psikolog Kemal Özcan; 'Anneyi etkileyen her şey, bebeği de etkiler. Ayrıca, anne adayının eşi ve ailesi ile olan ilişkisi, bu dönemin sağlıklı bir şekilde geçirilmesinde önemli bir yer tutar. Dolayısıyla anne adayı, korkularını, kaygılarını ve mevcut sorunlarını özellikle eşi ile paylaşmalıdır. Anne ve baba, ebeveyn olma sorumluluklarını birlikte üstlenmelidir. Bir annenin, eşi tarafından yaratılan mutsuzluğu ve endişelerinin derinliği, karnındaki bebeği etkileyen önemli faktörlerden biridir. Bu yüzden, doğmamış bir çocuğa, hamile eşine kötü davranan ya da ihmal eden bir baba kadar zarar veren çok az şey vardır. Bu nedenle babanın rolü de, anne için ve dolayısıyla bebek için oldukça önemlidir. Eşin, anne adayına olan duygusal desteği, onun kendine güven duymasını sağlar. Böylece, anne adayının sağlıklı psikolojik durumu, bebeği de olumlu yönde etkiler. Eş desteğinin yanında aile ve arkadaş desteği de önemlidir. Bazı problemleri eş yerine, tecrübeli bir anne ya da hamilelik konusunda deneyimli bir arkadaş yardımı ile çözmek daha kolay olabilmektedir.' dedi.
BEBEKTİR ANLAMAZ DEMEYİN!
Annenin düşüncelerinin, sevgisinin, reddedişinin veya ikilemlerinin bebeğinin duygusal yaşamının şekillenmesinde önemli bir yer tuttuğuna değinen CİSED Başkan Yardımcısı Uz. Dr. Yasemin Yıldız; 'Bebekte gelişen güven ya da güvensizlik onun iç dünyasına yerleşir ve bu dönemde sahip olduğu duygular gelecekteki karakterine yansır. 'Bebektir anlamaz!' demeyin. Bu nedenle, anne adayının psikolojisi ve ruhsal durumunun normal ve normalin üstüne seyir etmesi, hem onun rahat bir hamilelik geçirmesini hem de doğum sonrası bebeğinin ruhsal durumunu olumlu derecede etkilemektedir.' dedi.

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

30.8° / 18.5°