‘Kilikya Yerel Kronolojisi’nde Bir Araya Geldiler
Manşet Haber 9.09.2015 09:27:04 0

‘Kilikya Yerel Kronolojisi’nde Bir Araya Geldiler

‘Kilikya Yerel Kronolojisi’nde Bir Araya Geldiler

Çukurova Arkeolojik Kazıları 2. Uluslararası Kronoloji (Tarihlendirme) Toplantısı Tatarlı ve Sirkeli Höyüklerinde gerçekleştirildi. “Kilikya Kronolojisi” konulu toplantılarda, kazılardan elde edilen veriler ışığında Kilikya Bölgesi’nde yerel bir kronolojinin oluşturulması konusu ele alındı.

Cilician Chronology Workshop toplantısının ikincisine Çukurova Üniversitesi’nden Tatarlı Höyük Kazısı Başkanı Yrd. Doç. Dr. K.Serdar Girginer, Başkan Yardımcısı Öğr. Gör. Hayriye Akıl ve Arş. Gör. Özlem Oyman Girginer, Arkeolog M. Furkan Tufan ve Arkeolog Cennet Deveci; Bern Üniversitesi’nden Sirkeli Höyük Kazı Başkanı Prof. Dr. Miroslav Novak, Başkan Yardımcısı Dr. Deniz Yaşin Meier, Dr. Sabina Kulemann-Ossen ve Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi’nden Doç. Dr. Ekin Kozal; Dokuz Eylül Üniversitesi’den Mersin Soli-Pompeipolis Kazı Başkanı Prof. Dr. Remzi Yağcı ve Ondokuz Mayıs Üniversitesi’nden Başkan Yardımcısı Yrd. Doç. Dr. Davut Yiğitpaşa; Hitit Üniversitesi’nden Mersin Yumuktepe Kazısı Başkan Yardımcısı Yrd. Doç. Dr. Eric Jean; Boğaziçi Üniversitesi’nden Tarsus Gözlükule Kazısı Başkanı Prof. Dr. Aslı Özyar ve Yrd. Doç.Dr. Elif Ünlü; Tübingen Üniversitesi’nden Dr. Mustafa Kibaroğlu ve İstanbul Üniversitesi’nden Prof. Dr. Mustafa H. Sayar katıldı.

Organizasyon Komitesi adına açıklama Çukurova Üniversitesi’nden Yrd. Doç. Dr. K.Serdar Girginer, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi’nden Doç. Dr. Ekin Kozal ve Bern Üniversitesi’nden Dr. Deniz Yaşin Meier tarafından yapıldı. Açıklamada şu görüşlere yer verildi;

“Bu sene ikincisi yapılan Kilikya Kronolojisi konulu toplantının amacı kazılardan elde edilen veriler ışığında Kilikya bölgesinde yerel bir kronolojının oluşturulmasıdır. Toplantının ilk günü Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Çukurova Üniversitesi adına devam ettirilen Tatarlı Höyük Kazıevinde yapıldı. Burada Kilikya Bölgesi’ndeki kazılardan elde edilen bulgulara dayanarak karşılaştırmalı olarak Eski Tunç Çağı, Orta Tunç Çağı ve Geç Tunç Çağları tartışıldı. Kapanış olarak Tatarlı Höyük ziyaretcilere gezdirildi. İkinci gün Sirkeli Höyük Kazı Evinde toplantıya devam edildi. Burada Demir Çağı ve bölgenin kronoloji tartışılarak görüşmelerin devamına karar verildi. Akabinde Sirkeli Höyük gezisi yapıldı. Bütün katılımcı meslektaşlarımıza teşekkür ediyoruz.”

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

30.8° / 18.5°