Kilis’de Konser Tarifesi
Manşet Haber 14.04.2015 19:00:01 0

Kilis’de Konser Tarifesi

Kilis’de Konser Tarifesi

ugur_pismanlik_tarsus_aratosKültür ve Turizm Bakanlığı,  Aratos Dergisi’nin Kilise’de  vereceği konser için 3 bin 200 lira tahsis ücreti talep ettiği bildirildi.

Aratos dergisi sahibi Uğur Pişmanlık, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın  kendi varlık amacıyla çeliştiğini vurgulayarak, “Kültür Bakanlığı ticaret bakanlığı gibi çalışıyor” dedi.

Uğur Pişmanlık, konuya ilişkin olarak şunları söyledi:

“12. yıldır yayın hayatını sürdüren ve Tarsus’un kültürel sanatsal yaşamına katkıda bulunan Aratos dergisi olarak 2006 yılında Konak Belediyesi (İzmir) Ege Çağdaş Oda Korosu (EÇOK) konseri ve Aratos Felsefe Günleri, Heykel Sergisi, Çukurova Universitesi Konservatuarı’nın klasik müzik dinletisi, Aratos 9. Yıl Bahar konseri ile Aratos dergisi 12. yılı kutlaması “Antakya-Defne Barış ve Dostluk Korosu”nca Tarsus St. Paul Kilisesi Anıt Müze’nin bakanlığın tarafımıza ücretsiz tahsisi ile gerçekleştirilmiştir. Şimdi ise son yaptığımız tahsis başvurusuna Kültür Bakanlığı/Dösim St. Paul Kilisesi Anıt Müzesi için günlük 3 bin 200 TL. gibi astronomik bir ücret talep etmektedir. Halbuki ücretsiz sanat etkinlikleri için yujradaki örnekte olduğu gibi bedelsiz tahsisat yapılmaktaydı. Bu yanıyla Kültür Bakanlığı kendi amaç ve varlık nedeni ile çelişmektedir.  Kültür ve Turizm Bakanlığı, herhalde Aratos dergisi holdinglerle ya da büyük organizsayon yapan kuruluşlarla karıştırıyor. Bakanlığın bu ayıp ve yanlış tutumunu dava edebilir ve kazanabiliriz. Çünkü haklıyız. Kültür Bakanlığı, tüccar gibi kimin malını kime satıyor? Bağlı olduğu gerici AKP iktifarı gibi müzeleri özelleştirme yoluyla satıyor. Kültür Bakanlığı’nın peşkeş çekerek müzeleri sattığı TÜRSAB Tarsus’ta 15 yıldır yaşayan Hristiyan rahibeden bile her gün ibadet için 5’er TL. alıyor. O zaman öneriyoruz, camilere ibadete gidernlerden de para alınsın.

Kültür Bakanlığı, kültürel gelişme ve aydınlanmanın önündeki engeldir. Bir yanıyla neoliberal kapitalist düzenin ticari uygulamalarıyla sistemin özüne kendince uygun davranan Kültür Bakanlğının bu ayıbını ülkemizin kültür ve sanat camiası ile kamuoyu nezdinde kınıyor ve mahkum ediyoruz. Pazarlamacı zihniyetle yönetilen Kültür Bakanlığı’nın Ticaret ve Sanayi Bakanlığı’na bağlanmasını öneriyoruz. Böylelikle kültür ve sanat üretim ve çabalarını asıl sahiplari olan bu ülkenin ilerici ve aydınlarına bıraksınlar”.

 

 

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

30.8° / 18.5°