KİRİŞCİ: EKİM, DİKİM ÖNCESİ İZİN ALMA MECBURİYETİ GETİRECEĞİZ
Manşet Haber 25.01.2023 10:44:31 0

KİRİŞCİ: EKİM, DİKİM ÖNCESİ İZİN ALMA MECBURİYETİ GETİRECEĞİZ

KİRİŞCİ: EKİM, DİKİM ÖNCESİ İZİN ALMA MECBURİYETİ GETİRECEĞİZ






Tarım ve Orman Bakanı Sayın Prof. Dr. Vahit Kirişci, 'Biz mutlak suretle ekim, dikim öncesi izin alma mecburiyeti getireceğiz. “ dedi.





MUSİAD Adana Şubesi’nin Sheraton Grand Hotel’de gerçekleştirilen 24. Olağan Genel Kurulunda konuşan Tarım ve Orman Bakanı Sayın Prof. Dr. Vahit Kirişci, Türkiye'nin her geçen gün hızla yol alan bir ülke haline geldiğini dile getirdi.









Tarıma yeni bir sistem getireceklerini kaydeden Kirişci, 'Biz mutlak suretle ekim, dikim öncesi izin alma mecburiyeti getireceğiz. Üreticiye 'su bu, iklim bu, ekosistemiyle burada üretmen gereken bu' diyeceğiz. İnat etti 'ben istediğimi üreteceğim' dedi. Tabii ki bunun cezası olacak tarımsal teşviklerden yararlandırmamak gibi uygulamalarımız olacak. Ama Türkiye netice itibarıyla ihtiyacı olanları üretmek durumunda kalacak. İktidar olduğumuzda 2002 yılında kişi başına düşen arazi miktarı 4 dekardı bugün 2.8 dekar. 2050 yılında nüfusumuzun 110 milyon olacağı söyleniyor. O nüfusu da dikkate aldığınızda bizim ülkede kişi başına düşen arazi miktarı 1.7 dekar. Tarım bu topraklarda yapılacağına göre, bizim bu toprakları korumamız gerektiğine göre artık dünya suyu konuşuyor. Biz su zengini değiliz. Her şehir Adana gibi şanslı değil. Adana Türkiye'nin su rezervinin yüzde 11'ini 2 nehirde barındırıyor. Tüm Türkiye'yi düşünmek zorundayız.' diye konuştu.









'Çiftçimiz evinde oturacak tarlasındaki sulama sistemine elindeki cep telefonundan müdahil olacak'





Tarımda dijitalleşmenin öneminden bahseden Kirişci, Adana'nın İmamoğlu ilçesinde örnek bir projeye başlanıldığını belirterek, 'Hem bu yıl hem de önümüzdeki yıllarda sulanan alan miktarları hepimizi çok mutlu edecek ve teknoloji olarak da yapay zekayı kullanan bir teknoloji olacak. Çiftçimiz evinde oturacak tarlasındaki sulama sistemine elindeki cep telefonundaki mobil uygulamadan müdahil olacak. Gerekirse kendi kendine sulama sistemi yağmur var diye sulamayı kesiyor olacak. Bunların da artık mümkün olduğu bir sistemi Adana bu konuda örnek olsun diye İmamoğlu'nda bu çalışmayı başlattık. İnşallah buna hız vereceğiz.' dedi.



YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

30.8° / 18.5°