KIYMETLENDİK(!)
Manşet Haber 8.04.2020 13:24:26 0

KIYMETLENDİK(!)

KIYMETLENDİK(!)


Bir musibet, kaç ayıp örter?..





Hiç bu kadar önemsendiniz mi?..





Nasıl da?,vatandaşını düşünürmüş
sevgili yetkililerimiz..





Oy!..Benim, pamuklara
sarıp-sarmaladığım,





“Sevgili vatandaşım!..” deyip
de;





Hizmet yarışına giren,  canciğer kuzu sarmalarım..





“Ben  vereceğim!..” diyerek, en uzağa işemeyi, göze alanlarım..





Neyi vereceksiniz?..





Hepi-topu bir maske!..





e-devletten tut da,belediyelerin
internet siteleri; hizmet çılgınlığı(!)
yarışında..





Hocamız boş durur mu?..





Ezan aralarında, nasıl da?
ilgi-alaka.. Bilseniz?..





Beni, öyle bir düşünüyor ki;
Sanırsın annem(!)..





“Maskesiz dışarı çıkmayın!..”





Küslüğümüzü gözden geçiresim
var..





Gelelim,tüm dünyanın gıpta
edip,hasetlendiği sevgili ülkeme;





30’unda hesapta, geceye “iki bayram” ettirecek maaş,sabaha “gün yüzü” göstermiş mi?..





Bankamatik’den 50 metre
uzaklaşınca, kendiliğinden suyunu çekmekte..





Sosyal Belediye,yazmış oraya; “siz isteyin biz gönderelim” tabii
ki!..





“Ailenizde kaç kişi varsa, 5 kullanımlık en hijyeninden su geçirmez(!)
maske..”
Ücretsiz…





Ne? büyük hizmet!..





Aklıma mukkayet olayım..





Zannedersin ki; Her renk var,bir
“fıstığı yeşil” eksik!..





Alay etmeyi, itibar zanneden
zihniyet, “maske” üzerinden
aklımızla oynamakta..





Ne zaman öğrendiniz? bu kadar koordineli
“çakal” olmayı?..





Öylemiydi sanki?..





Her on kişiden, bir- iki kişi
çıkardı…





Şimdi; Her on kişiden, onbeş
tane ürüyor!..





Virüs gibi...



YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

30.8° / 18.5°