Kızlı-Erkekli!

Kızlı-Erkekli!

‘Kızlı-erkekli’ öğrenci evlerinin denetlenmesine yönelik açıklamalar, eli sopalı devlet baba anlayışının tezahürüdür. Aslına bakarsanız bu anlayış, anayasaya veya uluslararası hukuk sözleşmelere aykırı olsa da bireysel özgürlük ve yaşam alanlarına müdahale etmekte her zaman kendini görevli sayar. Sadece gençleri değil, tüm toplumu ‘bir hizaya çekmek’ gerektiğini düşünür.

Tabi, eli sopalı devlet baba, bireysel özgürlüklere hukuk ilkesi üzerinden değil, toplumsal değer yargıları, din, örf adet ve genel ahlak üzerinden yaklaşmaktadır. O nedenle hukuk devleti ilkesine aykırılık ya da anayasa hükmünün ihlali gibi durumlar burada bir anlam taşımaz. Bugün olduğu gibi, demokratikleşme hedefinin bu denli dillendirildiği bir dönemde dahi bu ironik durum yaşanabilmektedir.

Kaldı ki yaşam tarzı üzerinden insanların bu denli töhmet altında bırakılması çok tehlikelidir. Çünkü bu tür ‘niyet okuma’ tarzı siyaset anlayışının, siyasi kesimlerin birbiri aleyhine ortaya koyduğu yıkıcı, toplumu parçalayıcı ve bireyleri rencide edici bir pratiğe dönüştüğüne yıllarca tanık olduk. 12 Eylül döneminde terörist ilan edilen öğrenciler gibi, şimdi de “camide bira içiyorlar” ya da “kızlı erkekli aynı evde kalıyorlar” gibi ifadelerle gençler üzerinde toplumsal baskı yaratılıyor.

Siyasetin kamuoyuna hedef yaptığı böylesi durumlarda sonuç polis baskınları ile sınırlı kalmıyor. Bu tür öğrenci gruplarına çevrenin yapacağı baskı meseleyi şirazesinden çıkarır. Zaten öğrencilere kiralık ev vermeyen, her fırsatta onları şikâyet eden, dış mihrakların esiri gören ve bilinçaltında olumsuz hisler besleyenlere de gün doğmuş oluyor. Bunlar basit laf atmadan, linç gösterilerine gidebilecek kadar hassas ve tehlikeli tutumlardır. Gezi olaylarında İstanbul’da, Eskişehir’de gencecik evlatlarımıza acımasızca saldıranların görüntüleri hala hafızalarımızda tazedir.

‘Kızlı-erkekli evler’ gündemini yaratanlar umarım amaçlarına ulaşamazlar. Türban meselesinde olduğu hassas konular üzerinden taraf oluşturmak sığ siyasetin vazgeçemediği metottur. Gençlere ve özellikle üniversite gençliğine yapılan bu sözlü saldırılar bir şekilde muhafazakâr ailelerin oyları üzerinden planlanmıştır. Öğrenci evlerine bakış bir anlamda deşifre olmuştur.

Öğrencilerin barınmada yaşadıkları bir sıkıntı var ise, bu tümüyle paralı hale getirilen eğitim sisteminin kendisinden kaynaklıdır. “Madem gençlerin daha rahat etmesi için çabalıyorsunuz neden bu güne kadar yeni yurtlar açılmadı” diye size sormazlar mı? Ya da Cemaat yurtlarındaki artış ve burada kalan öğrencilerin durumu acaba hükümeti hiç rahatsız etmiyor mu? Tüm öğrenciler cemaat yurtlarında mı kalmaya başlasın.

Toplumu ayrıştırmak yerine gerçek sorunlara çözüm üretmek hükümetin sorumluluğundadır. Sürekli töhmet ve tehdit yöntemiyle gençleri yarınlara hazırlamak mümkün değildir. “Elimizde görüntü kasetleri var, emniyete gelmiş ihbarlar var, rahatsız olan kesimler var, yurt dışı bağlantısı var” gibi son moda soyut söylemlerden bir an önce vazgeçilmeli. Bunun yerine; somut kanayan sorunlar gündem etmeli.

Örneğin; sayılarının 1 milyon olduğu söylenen çocuk gelinler meselesi. Birçoğu zorla evlendirilen ve hatta kimlikte yaşı büyültülerek doğum yapan kız çocuklarının daha fazla gündem edilmesi gerekmez mi acaba? Bunların yaşam şartları, gördükleri baskılar neden gündem edilmiyor. Bunlara ilişkin bir tedbir ya da polisiye denetim yapılıyor mu? Daha yakın zaman da televizyon kanalarında Adana’da 13 yaşındaki bir kız çocuğunun düğünü yayınlandı.

İmam nikâhlı evliliklere ilişkin bir çalışma var mı? Zorla evlendirilen kadınlar. Hatta mecliste çok eşli evlilikler olduğu biliniyor.

En çarpıcı olan ise; devlete teslim edilmiş çocuk sığınma evlerinde yaşanan tecavüz olayları, hiç bitmek bilmez suiistimaller. Kendini koruyamayan, devlete sığınmış veya koruma altına alınmış çocukları kötülüklerden ne kadar koruyabiliyoruz?

Tecavüze uğraması nedeni ile aile içinde infaz edilen kadınlar vs. daha örneklenecek onca sorun varken üniversiteli gençlerin gündem edilmesi çok masum gelmiyor açıkçası. Öncelikle gençlerimize güvenmeyi bilmeliyiz ve onları geleceğimizi sopa ile değil sevgi ile büyütmeliyiz.

Eğer illa ki ahlak bekçiliğine soyunacaksanız da; gençlerin kapısından önce; çok eşli olanların, zorla evlendirilen çocuk gelinlerin kapısını çalmanızı öneririm.

 

adanaulus

13.11.2013 08:50:54

YAZARLAR


CHP GERÇEĞİ YAYINLADI

ADANA’DA 23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMI KUTLAMASI

GÜNÜ FOTOĞRAFI:

RESMİ AÇILIŞISI HİSARCIKLIOĞLU YAPTI

CHP’DEN 23 NİSAN KUTLAMASI

“AYÇİÇEĞİNDE ÜRETİM TÜKETİM KADAR ARTMIYOR”

ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ PAYDAŞ TOPLANTISI

KARALAR MAKAMINI ATA ERGÜL’E TESLİM ETTİ

TÜRKİYE'NİN “SANAYİ” TEMALI TEK GENÇLİK KOŞUSU

PORTAKAL ÇİÇEĞİ KUPASI TENİS TURNUVASI

ABB BAŞKANI ZEYDAN KARALAR’DAN 23 NİSAN MESAJI

VALİ KÖŞGER’İN 23 NİSAN MESAJI

DEMİRÇALI: “ÇOCUKLAR BİZİM YARINLARIMIZ”

ÇİFTÇİLERİN SGK UYGULAMALARINDA YAŞADIĞI SORUNLAR

TGC TÜRKIYE GAZETECILIK BAŞARI ÖDÜLLERI SAHIPLERINI BULDU

ADANA PORTAKAL ÇİÇEĞİ KARNAVALI SONA ERDİ

DOÇ.DR.GÜRKAN ATEŞ ABB GENEL SEKRETER YARDIMCISI OLDU