Manşet Haber 21.11.2022 15:30:19 0

'KOLTUKLARA OTURUNCA KİBİR ABİDESİNE DÖNÜYORLAR'

'KOLTUKLARA OTURUNCA KİBİR ABİDESİNE DÖNÜYORLAR'






Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Adana Milletvekili, TBMM Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Üyesi Ayhan Barut, haftasonu sarf ettiği sözlerle büyük tepki çeken Tarım ve Orman Bakanı Vahit Kirişçi'yi eleştirdi. Halkın derinleşen krizle birlikte dertler deryasında boğulduğunu, sahipsiz bırakılan çiftçinin feryat ettiğini aktaran Barut, 'Yaşanan tüm sorunların sebebi AKP'nin yanlış politikalarıdır. Bu sorunlara çözüm bulacakları yerde, o koltuklara oturunca vatandaşlara tepeden bakıyor, kibir abidesine dönüşüyorlar' dedi.
Tarım ve Orman Bakanı Vahit Kirişci, hafta sonunda Osmaniye'de sulama konusundaki sorunlarını anlatan ve o esnada heyecanlanan çiftçiye, 'Sen daha adını söyleyemiyorsun. Bir de dedemden kaldı bilmem ne' diye yanıt verince büyük tepki topladı. Daha sonra Hakkari'ye geçen Bakan Kirişçi, burada yaptığı konuşmada ise, 'Aç mı insanlarımız? Bir şeye erişimde güçlük mü çekiyor, markete gittiğinizde rafta bir şeyin yoksunluğu mu var veya noksanlığı mı var? Hayır' ifadelerini kullanınca yine tepkilerin hedefi oldu.
Halkın açlık, yoksulluk, sefalet içinde, işsizlikle boğuştuğunu, çiftçilerin de mazottan gübreye maliyetleri katlandığı için üretimden koptuğunu aktaran Ayhan Barut, şunları kaydetti:
'İnsanlarımız evine ekmek götüremiyor, çiftçi binbir emekle ürettiği ürünü satamıyor. AKP sayesinde iğneden ipliğe her şeye fahiş zamlar yapıldı. Bir ekmek 5 lira oldu. Paramız pula dönmüşken, insanımız kuru soğan alamaz haldeyken, Bakanın bu sözlerine ne denir ki? Bakanın çiftçimize yönelik bu akıl almaz sözleri bir değil, iki değil, üç değil. Her seferinde buna benzer tepki çeken açıklamalar yapıyor. Çiftçimize üsten bakılmasını, hakaret içeren sözler söylenmesini kabul etmiyoruz. Ne hikmetse o koltuklara oturunca vatandaşlara tepeden bakıyor, kibir abidesine dönüşüyorlar. Ülkeyi yöneten tek adam zihniyeti gibi ağzını açan, eleştiren, hakkını isteyen herkesi azarlıyor, hakaret ediyorlar. Bu tavrı hiç ama hiç doğru bulmuyor, kınıyoruz. Çiftçimiz üretemezken, maliyetlerin altında ezilip borç batağına saplanırken sessiz mi kalacağız? Yiğit kuru soğana muhtaç olmuş, yurttaş ekmek bile alamazken size cevabı sandıkta vereceğiz. Bakalım halkın tokadını yiyenler yine pişkince konuşacak mı? Az kaldı, bu kara düzen ilk seçimde bitecek. Halkımızın tüm sorunlarına, çiftçimizin kanayan yaralarına çare bulacağız!'



YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

30.8° / 18.5°