“KOMBİNASYON” ADANA’DA SEYİRCİYLE BULUŞTU
GÜNCEL 2.01.2023 05:54:15 0

“KOMBİNASYON” ADANA’DA SEYİRCİYLE BULUŞTU

“KOMBİNASYON” ADANA’DA SEYİRCİYLE BULUŞTU






Özge Durmuşcan’ın yazıp yönettiği ve oynadığı “Kombinasyon” adlı tiyatro oyunu Adana Büyükşehir belediyesi sahnesinde seyircisi ile buluştu.
Reverans sanat adlı tiyatro grubu tarafından sahnelenen “Kombinasyon”u Özge Durmuşcan yazdı. Işık tasarımını Fulya Selvi’nin yaptığı oyunda Özge Durmuşcan, Deniz Kazar, Simge Aksın Ve Cenk Foto rol aldı.
Yazan, yöneten ve oynayan Özge Durmuşcan, sahneledikleri oyun hakkında şunları söyledi:










“Üniversite yıllarında çok yakın olan dört arkadaş yıllar sonra tekrar bir araya gelmeye karar verir. Parla ve Sinan’ın evlerinde organize ettikleri yemekte işler yolunda gitmez. Geçmiş ve geleceğin tartışıldığı masada saklanan sırlar, ihanetler ve söylenen yalanlar bir anda gün yüzüne çıkmaya başlar. Karakterlerimiz kendi iç savaşlarını verirken bir yandan da birbirleri ile yüzleşmeye başlayacaktır. Kim doğru? Kim yanlış? Kim haklı? Kim haksız? İlişkiler. Çelişkiler. Her şey bu masada son bulacaktır.”
Durmuşcan, Adana’da sahneye koydukları ve seyircinin de çok beğendiği oyunun Ocak ayında turnesine çıkacaklarını sözlerine ekledi.



YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

31° / 16.7°