KÖPRÜ, TÜNEL VE HAVA ALANI SÖZLEŞMELERİ DE TL’YE ÇEVRİLSİN
Manşet Haber 13.05.2020 13:14:45 0

KÖPRÜ, TÜNEL VE HAVA ALANI SÖZLEŞMELERİ DE TL’YE ÇEVRİLSİN

KÖPRÜ, TÜNEL VE HAVA ALANI SÖZLEŞMELERİ DE TL’YE ÇEVRİLSİN






2018 yılında döviz sıkıntısı baş gösterince iktidar; dövize dayalı sözleşmeleri döviz yerine TL ile yapılmasını öngören kambiyo düzenlemesi yaptı. Geçmişte yapılanların da TL’ye çevirmesi için bir aylık süre tanıdı.Çünkü; dövize endekslenen ekonomi artık bu yükü taşımayacak hale gelmişti. Zannettik ki bütün sözleşmeler döviz yerine TL’ye çevrilecek? Olmadı. Yine esnafın, tüccarın alımı-satımı, kira v.b. sözleşmeleri TL’ye çevrilirken; köprü, tünel, havaalanı ve benzeri iktidar yanlısı gözde müteahhitlerin sözleşmeleri ise TL’ye çevrilmedi.





DÜZENLEME KARGAŞA YARATMIŞTI





Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Karara İlişkin Tebliğ’de 12/08/2018 ve 2028-32/51 numaralı Tebliğile değişiklik yapıldı. Tebliğ ile Sözleşme bedellerinin döviz cinsinden belirlenmesine dair kısıtlamaların istisna ve detayları açıklandı.





Cumhurbaşkanının ayak üstü açıklamaları tartışılmadan düzenleme konusu yapıldı. Ekonominin kendine özgü doğal yasaları, mevcut kambiyo mevzuatı, Borçlar Kanunu ve Anayasa’mızın hükümlerine aykırı düzenleme yapıldı. Çıkartılan Tebliğ Uygulamada büyük kargaşaya neden oldu.





Bunun üzerine bu kez de 16.11.2018 tarihli ve 30597 sayılı ResmîGazete’de yayımlanan 2018-32/52 no'luTebliğ ile bir nebze istisnaların kapsamı genişletildi. Ama iktidarın gözde müteahhitlerine dokunulmadı!





İKTİDAR YANLISI GÖZDE MÜTEAHHİTLERİN SÖZLEŞMELERİ NEDEN TL’YE ÇEVRİLMİYOR?





Küçük boy işletmeler ile muhatapları arasında büyük kargaşaya neden olan bu düzenleme dövizle iş yapan iktidarın gözdeleri müteahhit ve işletmelere ise uygulanmadı.





Yani; paralı geçiş köprüleri, tünelleri, ile hasta garantili hastane, yolcu garantili hava alanı inşa edip aynı zamanda yap işlet devretmodeli ile alan dövizli sözleşmelerine ise dokunulmadı.





Şimdi döviz yeniden olağanüstü yükselişte. 2018 yılında iktidar gözdesi olmayan sıradan evini, işyerini dövizle kiraya verenlerin ve benzeri sözleşmeler o dönemdeki Dolar kuru olan 3.77  üzerinden TL’ye çevrildi. Dolar şimdi ikiye katlanmış yani 7.20’ye çıkmış! Demek ki bu önlemlerin hiçbir yararı olmamış!





KOVİT-19 BOZUK EKONOMİNİN SEBEBİ DEĞİL AMA OLUMSUZ ETİLEYECEKTİR





Dövizin bu hızlı yükselişi Kovit-19 pandemisi ile bir ilgisi yok. Çünkü; Pandemi öncesinde de Dolar 7’ye yaklaşmıştı. Şimdi ise yalnızca geçti. Pandemi zaten krizde olan ekonomiyi olumsuz etkileyecektir. Ama asıl neden değildir. Hastalık ekonominin kendisinden. Pandemide tuzu biberi olacak!





Çünkü tek başına ekonomiyi, İç ve dış siyasi gelişmeleri baştan beri yüzyıllardır oluşa gelen Devlet geleneği dışında yöneten sayın Cumhurbaşkanıve buna suskun kalan AKP Bakanları, milletvekilleri ile iş ve kamu bürokrasisi de bu ekonomik kötü gidişin sorumlularıdır.





Dış güçler masalı ile AKP seçmeni ne zamana kadar uyutulacak! Bu dış güçlere karşı 18 yıldır siz ne yapıyorsunuz sorusu yakında sorulmayacak mı? Hiçbir Devlet’in başka bir devletin kendisine yardım etmediği, kredi vermediği için suçlandığı görülmüş müdür? Kredi, itibari lüks harcama şeklindeki ‘’itibardan tasarruf olmaz’’ kuruntusuna değil, uluslararası sözleşmelere uygun demokratik uygulamalara ve en önemlisi de ekonomik göstergelerinize göre verilir.‘’Niye bize kredi vermiyorsunuz’’ kabadayılığı ile olmaz!





MUHALEFETİ SUÇLAMAK YETMEZ SIKINTIYI AÇMAK İÇİN BAŞARISIZLIĞI KABUL EDECEKSİNİZ!





Ekonomik, siyasi ve askeri birlikteliğinizi bir gün Batı ile; diğer gün Amerika ile ve devrisi gün Çin veya Rusya ile sürekli anlamsız eksen değiştirirseniz her açıdan işiniz zor demektir!





Muhalefet yetkilileri haklı olarak diyorlar ki; madem bir ekonomik seferberlik gereklidir. İşçi işsiz kalmakta, çiftçi ekinini, tarlasını ekememekte; ineğini danasına yem bulamamakta böylece bir bedel ödemektedir.





O zaman İktidarın ayrıcalıklı müteahhitleri de gerekli özveride bulunarak sözleşmelerini dövizden TL’ye çevirsinler. Bunlara verilen, yolucu garantisi hasta garantisi, geçen araç garantisinden de vazgeçilsin.





İstanbul’a hayatı boyunca hiç gitmeyen; köprüden, tünelden geçmeyen, havaalanından yolculuk etmeyen; İç Anadolu’nun, Egenin, Doğu ve Güneydoğu’nun ve hatta Marmara Bölgesi köylüsünün cebindeki paradan bu müteahhitlere para ödenmesin.





Bu seçkin müteahhitlere de dövizle adam başına seyyanen ödeme yapılmasın. Yap-İşlet Devret usulü ile yapılan bu tesislerden geçenlerden TL alınmaktadır. Müteahhit ödemelerinden neden kişi başı ödemesi dövizle yapılmaktadır.





Ekonomik sıkıntılarımızı ulus olarak halk olarak dayanışma içinde aşmaya evet ama; nimetten yararlanan bu iktidar seçkinlerinin külfete katılmamaları ise kabul edilemez!





Halkımız bu haksızlığın takipçisi olacaktır, biline…





Sabri Arpaç





sabriarpacymm@gmail.com



YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

30.8° / 18.5°