KORKUT: ANIZIN YAKILMASI İLE ORGANİK MADDE MİKTARI AZALMAKTADIR
Manşet Haber 8.06.2020 17:47:19 0

KORKUT: ANIZIN YAKILMASI İLE ORGANİK MADDE MİKTARI AZALMAKTADIR

KORKUT: ANIZIN YAKILMASI İLE ORGANİK MADDE MİKTARI AZALMAKTADIR






Ziraat Mühendisleri Odası (ZMO) Adana Şube Başkanı Feyzullah Korkut, üreticileri hasad sonrası tarlada kalan anızı yakmamaları için uyardı.





Tarımsal faaliyetler sırasında ortaya çıkan çevre sorunlarının başında anız yangınlarının geldiğini söyleyen Korkut, “Anızın yakılması ile mikrobiyal humus oluşumu için toprağa verilen organik madde miktarı azalmaktadır. Bu durum; topraktaki mikroorganizmaları, kalıcı humusu parçalamaya yönlendirmekte ve sonuçta topraktaki humus miktarında azalma oluşmaktadır” dedi.









Tarımsal üretimi yapılan buğday, arpa, çavdar, yulaf, mısır ve çeltik gibi tahılların yaprak, sap ve başakları hasat edildikten sonra toprakta geriye kalan kök ve sap kısımlarının anız olarak tanımlandığını belirten Korkut şöyle konuştu:





“Ülkemizin özellikle kurak ve yarı kurak bölgelerindeki tahıl alanlarında hasat sonrası nem yetersizliği ve topraktaki mikroorganizma faaliyetlerinin yavaşlaması sonucu anız ve bitki artıklarının ayrışması ve çürümesi uzun zaman aldığından, yetiştiriciler bir sonraki ekim dönemine ait iyi bir toprak hazırlığı için bu artıkları yakmaktadırlar. Ayrıca toprak işleme aletleriyle anız bozma sırasında harcanacak enerji ve karşılaşacakları mukavemetin kırılması amacıyla tarladaki bu materyallerin yakılarak yoğunluğunun azaltılması tercih edilmektedir. Çoğunlukla organik karakterdeki bu maddelerin yakılması toprak organik maddesinin azalması yanında toprağı mesken olarak edinen ve ona hayat veren her türlü canlı organizmanın yaşamını da tehdit etmektedir.”





ÇEVRE İLE ATMOSFERİN KİRLENMESİNE NEDEN OLUYOR









Anız yangınlarının sadece toprağın verimliliğinin kötüleşmesine neden olmayıp, aynı zamanda üretimin düşmesi ve çevre ile atmosferin kirlenmesine de yol açtığına dikkat çeken Korkut konuşmasını şöyle sürdürdü:





“Üst toprağın verimli kısmının yanarak yok olması, bu alanda uygun ekolojik ortam bulan tüm canlıların da ciddi şekilde etkilenmesine neden olur. Anız yangınları sonucunda havada partikül miktarı artmakta, karbon monoksit ve uçucu organik bileşikler atmosfere karışmaktadır. Ağırlaşan hava astım, amfizem, pnömoni, bronşit, kalp ve akciğer rahatsızlıkları ile alerjik reaksiyonları tetiklemekte ve burun boğaz ve göz tahrişlerine neden olmaktadır.





Sayılan bu olumsuzlukların yanı sıra; yanmanın çevresel boyutta başta orman yangınları olmak üzere, telefon ve enerji nakil hatlarının yanması, yoğun duman tabakasının beraberinde gelen gazlar ve kirlilik, hasat edilmemiş komşu parsellerin tehdit edilmesi, yerleşim yerlerine sıçraması sonucu canlı yaşamının tehdit edilmesi gibi risklerde ortaya çıkmaktadır.”



YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

30.8° / 18.5°