Dün Gökhan Açıkkollu’yu paylaşmış ama Tülay’dan, eşinden bahsetmemiştim. İstememiştim ikisini aynı yazıya sığdırmayı. Oysa hikaye orada bitmemişti.
Şu 15 Temmuz var ya… Hani şu köprünün bir ayağında sadece iki saat süren bir dalaş olduğu halde, Çanakkale Savaşlarından daha büyük zafer diye ilan edilen. Aslında o bir temizliğin başladığı tarihti.
Gökhan ve Tülay karı-koca öğretmen. Polisler baskın yaptı evlerine. Didik didik ettiler her yeri. Gökhan evde yoktu. Tülay da nerede olduğunu bilmediğini söyledi. Biliyordu aslında. Ama Gökhan’ın panik atak ve şeker rahatsızlıkları vardı. Polisler Gökhan’a ulaşıncaya kadar o ilaçlarını ulaştırmalıydı.. Çünkü polisler daha önce ulaşırsa, ilaç milaç dilemezlerdi.
Dedim ya, temizlik başlamıştı ülkede. Müdürleri ihbar etmişti ikisini de. Önce bir tutuklansın, suç nasıl olsa bulunurdu. KHK ile ikisi de meslekten ihraç edildi. Gökhan’ın yaşadıklarını dün anlatmıştım. Ancak 13 gün dayanabilmişti kalbi.
Bir hukuk savaşı başlattı Tülay. Artık nasıl bir savaşsa. Kendi avukatlarını seçmesine izin verilmedi. Savcı, “Ben size barodan bir avukat atadım. Neyinize yetmiyor,” dedi.
Tülay, Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuruda bulundu ama anayasa mahkemesi çok meşguldü. Dava uzadı gitti. Sonunu ben de bilmiyorum. Önemi de yok, zaten.
Tülay “13. Gece. Gökhanıma Mektup” isimli bir şiir yazdı. Bestelendi. Seslendirdi. Mektup yazdı, “Sen Gittin,” dedi Gökhanına ve ardından yaşadıklarını, duygularını, özlemlerini, acılarını anlattı. Acıyı en iyi onu çeken anlatır. Ben sözü Tülay’a bırakıyorum. Kısaltarak.
Sen gittin… İşkenceyle seni bizden alanların peşini bırakmadığımız için hakkımda dava açıldı. Evlatlarımızla ülkeyi terk etmek zorunda kaldık. Bu kadar acıya bir de gurbeti ekledik.
Sen gittin… Oğlumuz Avrupa’nın en güzel üniversitelerinden birinde bilgisayar mühendisliği okuyor. Kızımız liseye başlayacak. Kısa sürede çok büyük başarılar elde ettiler. Hep istediğin gibi.
Sen gittin… Namın tüm dünyada duyuldu, hakkında belgeseller çekildi, adına şarkılar yazıldı. Kırık gözlüğün zulmün sembolü oldu. Arkadaşlarını korumak için canını feda ettin…
Sen gidince nezarethanedekiler ne dediler biliyor musun? “Gökhan hoca vefat edince Vatan Emniyet’te bir süre işkenceler durdu da biraz nefes alabildik.”
Sen gittin… Bize de öyle zor bir hayat kaldı ki!
…
Çocukların başarılarını göremedin diye üzülürken, onların babasız yaşayacakları buruk mutlulukları hayal ettikçe acım katmerleniyor.
Onlar evlerinken yanlarında olamayacaksın, torun sahibi olmanın tadına varamayacaksın diye kafamda kurgulayıp acıma acı katıyorum.
Sen gittin…“Beni köyümün yağmurlarında yıkayıp, şuraya da gömsünler,” dediğin mezarlığa defnedildin…
BU KADAR GÜNAHI HANGİ OMUZ KALDIRACAK?