İMTİYAZ/KAPİTÜLASYON, RANTİYE VEYA MÜTAŞERİK OTORİTERLİK: PEKER, AĞAR, ERDOĞAN, ALTINOK, KURUM, İMAMOĞLU…

Kuzuyu kurda teslim etmekle devleti veya şehri/siteyi rantiyeye, müteahhide, arsa simsarlarına teslim etmek arasında ne fark var?

“Hava parası” nedir? “Kira” parası nedir? “Faiz” nedir? “Yol parası” nedir? “Köprü parası” nedir? “Oda parası” nedir? “Cemaat”, “tarikat”, “dede” payı, “nezir/ niyaz” nedir, “adak” nedir, “diyet” nedir, “kefaret”, “kurban” nedir? “Ulufe, maaş, yardım” nedir, “ücret” nedir? “Rüşvet” nedir? “Soygun” nedir? “Sömürü” nedir? “İmtiyaz”, “kapitülasyon” nedir? Aralarındaki fark veya benzerlikler nelerdir?

Kuzuyu kurda teslim etmekle devleti veya şehri/siteyi rantiyeye, müteahhide, arsa simsarlarına teslim etmek arasında ne fark var?

Mafya, çete, tarikat tekke, şeyhlik, babalık, dedelik, ayan, aşiret, ağalık, fırka/parti, başkan/reislik, bakanlık, belediye reisliği, sülale reisliği, hane reisliği, büyük toprak sahipliği, banka, borsa, oda, tefecilik, simsarlık, müteahhitlik, taşeronluk… arasında temel benzerlikler neler acaba?

İki gün sonra, 31 Mart 2024 tarihinde yerel seçimler var.  AKP, MHP, İyi Parti, CHP, DEM, HÜDA PAR… başkanları, milletvekilleri, adayları arasında hangi farklar var veya benzerlikler var acaba?

Gelirini/çıkarını doğal, kültürel veya kamuya ait kaynaklara el koymaktan, daha geniş anlamıyla hazır kaynaklardan/ servetlerden elde etme durumuna rantiyecilik denirse; rantiyecilik bakımından partilerin/ fırkaların (Bunların üst katmanlarını oluşturanların, milletvekilleri ve belediye başkanlarının, adaylarının) durumu analiz edilebilir.  

Koç, Sabancı, Peker, Ağar, Bahçeli, Erdoğan, Kurum, İmamoğlu, Altınok, Savaş… aralarında benzerlik veya farklılık neler, ana güdüleri neler, bunu neler belirliyor, mutlak olmasa da büyük oranda analiz edilebilir. İşçinin, işsizin ana güdüleri analiz edilebilir.

Bulunduğunuz şehirdeki başkan adayları, meclis üyesi adaylarının açıkladıkları mal varlıkları, paslaştıkları sınıf zümre fırkaları, kendilerinin de nasıl bir zümre sınıf fırka oluşturduklarını anlamaya yeter artar.

RANTİYECİLİĞİN ŞARTI FUKARALIK VE FEDAKARLIK MI? ŞEYH RANTİYER; DERVİŞ İSE İŞÇİ, BAĞIMLI, KADIN MI?

Aşiret düzeni de, tarikat düzeni de maddi manevi rant sistemi oluşturmaktadır. Bir reisin, bir şeyhin emri ve terbiyesi altında bulunan kişiye derviş, fakir fukara denmektedir ki, günümüzde bu grubu işçiler oluşturmaktadır. Eğer topraksız, fukara kimseler olmazsa ortada “derviş/ kul” kalmaz şeyhlik sıkıntıya düşer. AKP; özellikle de bağımlı nüfusu yardım kuruluşlarına ve tarikatlara mecbur bırakarak “derviş/ kul” haline getirmektedir. Güncel haliyle rantiyerler şeyh iken dervişleri/kulları fakir fukara mülksüz, işsiz, işçi, kadın oluşturmaktadır.

RANTİYECİLİĞİN GÜNCEL PARADOKSU SOYGUN VE TALAN DÜZENİ

Kapitalizm ve emperyalizm; doğal ve üretilmiş kaynaklara el koymaktan geçmektedir; rantiye sisteminin modern finans, ticaret ve kâr biçimleriyle yenilenmiş güncel halidir.

Emperyalizmin, rantiye sisteminin içsel paradoksu alttakiler dahil giderek herkesin kolayca ranta, zenginliğe ulaşmak istemesidir. Herkes rantiyer olmak isterse, ortada derviş/fukara, işçi bağımlı olmak isteyen kalmaz; sahibin/efendinin, reisin/ şeyhin maddi ve manevi otoritesinin sürekliliği sıkıntıya düşer. Herkesin soygun talan düzenine katılması paydaşları artıracağından payları düşürür, rantiye sistemi zora düşer. Türkiye şu anda böyle artan bir rant talebi, bunun her geçen gün daha da yoğunlaşması, İliç’te liç yığınlarıyla, liç kaymasıyla karşı karşıyadır. Maalesef, yerel seçimler de en çok rant hesabıyla sürmektedir.

Rantiye sisteminin ana çelişiği, rant yerine başka fikirlerin, ideallerin yerleşmesidir, en azından hakça eşit üretim ve paylaşımdır, eşitlikçi özgürlükçü ekolojist toplumcu demokrasilerdir.

Niye içsel veya gerçek çelişkiler işlemiyor veya gecikiyor diye sorulursa, burada bir yandan küçük nemalar dağıtılması diğer yandan ideolojik araçlar öne çıkmaktadır. Bu içsel çelişkinin veya seçenek fikirlerin yaygınlaşmasının bastırılmasında küçük paylar (ücret, maaş, yardım…) ile birlikte “şükür sadakat” telkini öne çıkarılmaktadır. Bunun için din, töre, gelenek, devlet, okul, aile, tarikat, yargı, medya ideolojik araç olarak kullanılmaktadır.

MÜTAŞERİK RANTİYER SİSTEMDE VE SEÇİMLERDE DİNİN, OKULUN, YARGININ ROLÜ

Yerel seçimlerin başat rantiyerlerini MÜTAŞERİK’şer (müteahhit, taşeron, tarikat, şeyh, şeriatçı şerikliği) oluşturuyor. Bu rantiye veya mütaşerik otoriterliğin kendine özgü terbiye sistemi bulunuyor. En yaygını patriyarkal din ve gelenek olmak üzere, caminin, tarikatların, okulun, ailenin şükretmeyi, sadakati, isyan etmemeyi, yetinmeyi, bağlılığı, kaderine rıza göstermeyi öğretmesi, aksi yönde (hak, eşitlik, özgürlük yönünde) hareket edeni törenin, geleneğin, yasanın, yargının, reisin, şeyhin, sahibin, babanın, polisin cezalandırmasıdır.

Sömürü/ rantiyecilik/ kapitalizm; endüstriyel, militar, ideolojik bir kompleks, bir bütün halinde iktisadi politik kültürel sistem olarak işletilmektedir.

İNSANCA DOĞACA YAŞAM, EDEP, SEÇİM NEDİR?

“Edep yahu”da gerçekten edep nedir, neyi nasıl seçersek, kim seçer seçilirse insanca toplumca doğaca olacaktır?

Taşı toprağı suyu kuşu kuzuyu insanı savunanlara, bu tür projesi olanlara oy veriniz, rant peşinde koşanlara, sizin aklınızla vicdanınızla oynayanlara, memleketi ve dünyayı soyanlara, dahası açık açık müteahhit-arsa-emlak rantı olanlara, bizzat maddi manevi rantiyer olanlara oy vermeyiniz.

Maddi manevi özgürlüğünüz, eşitliğiniz, onurunuz için, insan için, toplum için, doğa için oy veriniz.


Adnan Gümüş

29.03.2024 08:49:00

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.


“ SEYHAN BİZİM VAZGEÇİLMEZİMİZ”

CHP ADANA ÖRGÜTÜ GENEL SEÇİMLERE HAZIRLANIYOR

DEMİRÇALI’YI ZİYARET ETTİ

VALİ KÖŞGER’DEN GÜVENLİ VE DÜZENLİ TRAFİK VURGUSU

NAZIM ALPMAN YAZDI/ DEVLET 1 MAYIS’A SAYGI GÖSTERSİN!

KUŞ GRİBİ YUMURTA FİYATLARINI ARTIRDI

KARNAVAL KOMİTESİNDEN MEKTUP VAR

ZEYDAN KARALAR’DAN MHP İL BAŞKANINA “SİNEK” CEVABI

YERLİ SUSAM İÇİN  YERLİ ÜRETİM HAMLESİ

ÇUKUROVA BELEDİYESİ TENİS TURNUVASI BAŞLADI

FATİH GÜLER GÜVEN TAZELEDİ

18 İLDEN 400 SATRANÇ SPORCUSU ADANA’DA YARIŞTI

CHP’Lİ BULUT: TASARRUFU SARAYDAN BAŞLATIN

SEYHAN NEHRİNDE GONDOLLA GEZDİLER

"YALANA VE ŞANTAJA ASLA BOYUN EĞMEYECEĞİZ"

CHP GERÇEĞİ YAYINLADI

ADANA’DA 23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMI KUTLAMASI