SİZİ MEŞRULAŞTIRMAYACAĞIZ.

Yargıda Birlik Derneği 27.03.2015 tarihinde kuruldu. Tüzüğünde yazılan amaçlarından bazıları; 

 

Yargıda Birlik Derneği 27.03.2015 tarihinde kuruldu. Tüzüğünde yazılan amaçlarından bazıları;         

  • Yargının bağımsızlığının ve tarafsızlığının tam olarak sağlanması,
  • Yargının şeffaflık ve hesap verebilirliğinin geliştirilmesi,
  • Adalet hizmetlerinin ayırımcılık yapılmaksızın sunulması,
  • Hukukun üstünlüğü ve insan hakları konusunda kamuoyu bilincinin pekiştirilmesi,
  • Yargı mensupları arasındaki iş birliği ve dayanışma 
  • Ulusal ve uluslararası kurum, kuruluş ve sivil toplum örgütleriyle iş birliği 
  • Yargıda etik kuralların belirlenmesi falanmış.

 

Ama gizli ajandası YARSAV’ın etkisini kırmak ve sonra da yok etmek.  Bunun için de hemen taarruza geçtiler ve dillerinden düşürmedikleri “Dış Güçler”den yandaş bulmaya çalıştılar.

 

Alman Yeni Yargıçlar Derneğini ziyaret etmek için randevu istediler. Kibarca reddedildi. Ama yılmadılar; ikinci kez randevu istediler. Yine reddedildi. Bu sefer de ifade kibar ama mesajları yenilir yutulur cinsten değildi

 

Önce cevabı görelim, sonra üzerine bir iki laf ederiz.

Sayın Kırmaz,

NRV (Alman Yeni Yargıçlar Derneği) temsilcileri ile görüşme isteğinize ilişkin 27 Şubat 2016 tarihli mektubunuz için çok teşekkür ederiz. Umarız isteğinize uygun davranmayışımızı anlayışla karşılarsınız.

NRV, demokrasi ve azınlıkların korunması ve özellikle devletin üçüncü erki olarak yargının bağımsızlığını savunmaktadır. Bize göre yargı, diğer iki erk ile başa çıkabilecek yeterlilikte olmalıdır. Her erkte sahip olduğu araçları kötüye kullanma eğilimi mevcuttur. Bu nedenle, erklerin her tasarrufu, hizmet ettiği toplumun dikkatli bir denetimine tabi olmalıdır. Yargının görevi, hükümeti eleştirilere karşı korumak değil tam tersine yurttaşların temel haklarını korumaktır.

Gördüğümüz kadarıyla, günümüz Türkiye’sinde bağımsız yargının bu prensipleri hiç bir şekilde hayata geçirilmemektedir. Türkiye’de demokrasi ve hukuk devletinin durumuna ilişkin ürkütücü bilgilere sahibiz.

Hükümet üyelerine ve yüksek bürokratlara karşı soruşturma başlatan yargıç ve savcıların görev yerleri değiştirilmiş ya da meslekten ihraç edilmişlerdir. Onların soruşturmaları, özellikle yolsuzluk iddialarıyla ilgili olanlar düşürülmüştür. Mesleki görevleri kapsamında yasadışı silah kaçakçılığı şüphesiyle bir tırı kontrol eden üç savcı ve bir polis (jandarma komutanı) bir kaç aydır cezaevindedirler.

Muhaliflerin ve Kürtlerin savunmasını üstlenen avukatların kendileri suçlanmış ve tutuklanmışlardır.

Üzüntü verici gidişatı eleştiren gazeteciler ve politik olarak aktif yurttaşlar suçlanmış ve tutuklanmışlar, kamu hizmetlerinden uzaklaştırılmışlardır.

Bütün bu uygulamalara yargıçlar ve savcılar tarafından izin verilmektedir. Bu nedenle, mevcut durumda birçok yargıç ve savcının, bunun Türkiye’nin üstün çıkarlarına uygun olduğu bahanesiyle kendilerini hükümete ve onun temsilcilerine teslim ettiklerini düşünüyoruz.

Bu koşullar altında, bizim izlenimlerimize göre, hükümete çok yakın ve sorunun parçası olan bir yargıç örgütü ile temas kurma eğiliminde olmayışımızı anlayışla karşılayacağınızı umuyoruz. Böyle temaslarla örgütünüze tanınırlık görüntüsü verme niyetinde değiliz.

Saygılarımla.

Yani Alman hukukçular özetle diyor ki,

  • Sizinle görüşerek sizi meşrulaştırmayacağız. Çünkü Türkiye’deki hukuksuzluğun temel sebebi sizsiniz.
  • Böyle temaslarla örgütünüze tanınırlık görüntüsü kazandıramazsınız. 
  • Bizim Türkiye’de hukuki muhatabımız YARSAV’dır. İyi niyetliyseniz onlara yardımcı olun.
  • Hukukun ve hukukçunun görevi Hükumeti vatandaşlara karşı korumak değil, tamamen tersine vatandaşları hükumete ve hukuksuzluğa karşı korumaktır.

DAHA NE DESİN Kİ?

  • “KENDİNİZİ ÇOK DA AKILLI SANMAYIN. BİZİM HER ŞEYDEN HABERİMİZ VAR” MI DESİN?

25.04.2024 BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

İfral TURGUT

19.03.2024 16:26:00

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.


“ SEYHAN BİZİM VAZGEÇİLMEZİMİZ”

CHP ADANA ÖRGÜTÜ GENEL SEÇİMLERE HAZIRLANIYOR

DEMİRÇALI’YI ZİYARET ETTİ

VALİ KÖŞGER’DEN GÜVENLİ VE DÜZENLİ TRAFİK VURGUSU

NAZIM ALPMAN YAZDI/ DEVLET 1 MAYIS’A SAYGI GÖSTERSİN!

KUŞ GRİBİ YUMURTA FİYATLARINI ARTIRDI

KARNAVAL KOMİTESİNDEN MEKTUP VAR

ZEYDAN KARALAR’DAN MHP İL BAŞKANINA “SİNEK” CEVABI

YERLİ SUSAM İÇİN  YERLİ ÜRETİM HAMLESİ

ÇUKUROVA BELEDİYESİ TENİS TURNUVASI BAŞLADI

FATİH GÜLER GÜVEN TAZELEDİ

18 İLDEN 400 SATRANÇ SPORCUSU ADANA’DA YARIŞTI

CHP’Lİ BULUT: TASARRUFU SARAYDAN BAŞLATIN

SEYHAN NEHRİNDE GONDOLLA GEZDİLER

"YALANA VE ŞANTAJA ASLA BOYUN EĞMEYECEĞİZ"

CHP GERÇEĞİ YAYINLADI

ADANA’DA 23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMI KUTLAMASI