Nazım ALPMAN

Tarih: 22.05.2025 19:50

YÜKSEL DİRENİŞİ DAVASI

Facebook Twitter Linked-in

Türkiye’nin mevcut Adalet Bakanı Yılmaz Tunç 20 Mayıs 2025 tarihinde “13. St. Petersburg Uluslararası Hukuk Forumu’nda konuşma yaptı:

-Türkiye yargı süreçlerinin iyileştirilmesine yönelik yazılımlar geliştiriyor!

Bu “muhteşem” bilgiyi, yapay zeka teknolojilerinin hukuk alanında kullanımı için verdi.

Ne güzel değil mi?

Bizim Adalet Bakanımız gidiyor yargı konusunda el aleme üstün bilgiler dolu sunumlar yapıyor. Hiçbir mahcubiyet duymadan bunu yapabilmesi her türlü takdirin üzerindedir!

Adalet Bakanının biraz da içerdeki adalet ile ilgilenmesi ne hoş olurdu, diyerek 27 Mayıs’ta başlayıp 28-29-30 Mayıs günlerinde de devam edip karar verilecek bir davayı dikkatlerine sunalım.

Ankara Sıhhiye Adliyesi 28. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülecek davada savcılık 7 yıldan 15 yıla kadar hapis cezaları talep ediyor.

Konu çok biliniyor ama o zamanlar Yılmaz Tunç, adalet bakanı olmadığı için zatı devletlerine özetleyelim. 2018 yılında Cumhurbaşkanlığı tarafından yayınlanan bir Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile akademisyenler, öğretmenler, devlet memurları işlerinden atıldılar.

Bu büyük haksızlığa karşı Ankara Yüksel Caddesi’ndeki İnsan Hakları Anıtı önünde nöbet tutup bu kararın kaldırılmasını istediler. Açlık grevleri yaptılar.

Polis çoğu zaman sert müdahalelerle bu masum direniş eylemine engel olmak istedi. İnsan Hakları Anıtı önünde oturan insanlara insanlık dışı muameleler yapıldı.

Yetmedi! Bir de dava açıldı. Direnişçiler de Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) başvurdular. En üst yargı makamı karar verdi:

-Yüksel Direnişi Anayasal hak kullanımıdır, yasaldır!

Bu çilenin müsebbibi “şiir okudum hapse atıldım” diyen bir lider! Sadece dört ay on gün hapis yattığı için hakkında “mağduriyet senfonileri” bestelenmişti.

Bu repertuvar hâlâ siyasi konserlerin başyapıtı olarak icra ediliyor!

Yüksel Caddesi’nde direnlerden biri olan Nuriye Gülmen’den yakın zamanda uzun bir mektup aldım. Nuriye hakkında açılmış bir başka davadan 10 yıl hapis cezası ile Silivri hapishanesinde tutuklu bulunuyor. Hükme esas olan dijital dokümanın sahte olduğu kanıtlandı!

Nasıl mı?

Adli Tıp Kurumu (ATK) tarafından!

Derhal tahliyesi gerekiyor. Avukatları Yargıtay’a hemen başvurdular. Yüksek yargı aylardır, ATK’ın sahte doküman dediği raporu okuyacak?!!

Devlet kurumu kendi raporuna itibar etmiyor. Adalet Bakanı uluslararası hukuk forumlarında başka devletlerin hukukçularını aydınlatıyor!!!

Hayırlı aydınlatmalar!

Nuriye Gülmen altı sayfalık mektubunda kendi uğradığı haksızlık için bir satır yazmamış. Ama 20 yaşındaki oğlu Baki Can’ın kuyu tipi hapishanede başladığı açlık grevine Silivri’de destek grevi yapan Yurdagül Abla’sını anlatmadan edememiş.

Çağdaş ülkeler üniversiteleri, enstitüleri, sanat kültür merkezleri ve o kurumlarda yetişen aydınları, yazarları, sanatçılarıyla anılırlar, Türkiye de ise cezaevleriyle…

Önceki yüzyılın sanat-kültür “yuvaları” Ankara, Çankırı, Bursa, Sinop, Selimiye, Mamak, Metris ceza evleriydi. AKP’nin damgasını vurduğu 2000’li yılların tarihiyse Silivri’de yazılıyor. Osman KavalaCan Atalay ve Gezi Tutuklularından sonra İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’un da o hapishaneye konulmasıyla Cumhuriyet tarihini yeni bir safhaya geçmiş bulunuyor. Artık muhalefet tarafından 19 Mart, milenyumun 19 Mayıs’ı olarak kabul ediliyor.

Ülkemize uzaktan bakanlar içerde yaşayanlardan farklı görüşlere sahipler:

-Rejim sertleşmiyor, çorap sökülüyor!

Yumuşak geçiş, için karar makamlarında bulunan aklı selim sahiplerinin ellerindeki en değerli argüman adil yargı olabilir. 27 Mayıs’ta Ankara’da başlayacak AYM destekli duruşmalar “yargı barışı” için ilk adım kabul edilebilir:

-Yüksel Direnişi Davası!  


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —