Nazım ALPMAN

Tarih: 01.05.2025 17:03

ABİDE-İ ATAOL

Facebook Twitter Linked-in

Çok değerli büyüğüm Ataol Behramoğlu ile yakın arkadaş dost olanlar arasında bulunmanın çeşitli ayrıcalıklarını yaşadım, yaşıyorum. En başa benim on altıncı kitabım “Tımarhane Günlüğü” için yazdığı önsöz gelir. Sonra ülkenin hal ve gidişi karşısında onun öncülüğünde yapılan ortak açıklamalarda, Ataol Behramoğlu ile aynı metin altında adımın yer almasını sayabilirim. Yürüyüşlere mitinglere birlikte katılmanın ayrıcalığını da yabana atamam. Son vedalar için cami avlularında aynı acıya ortak olmanın hüznünü paylaştığımız günler de az değildir. Onun dostlar sofrası misafirlerini onurlandırır. Bazen de birbirimizden habersiz davetlerdeki mutlu tesadüflerle karşılaşırız. Telefon numarasını çevirdiğimde (uçakta, konferansta, derste, televizyon yayınında değilse) hemen açması da benim başımı göğe erdirir.

***

Bu uzun girişi yapmamın sebebini açıklayacağım tabii ki… Ataol Behramoğlu’na bu kadar “yakın” olanca bazen dünya çapında bir edebiyat devinin yanında durduğunuzu fark edemiyorsunuz. Onun da “bizim gibi ölümlülerden” olduğu yanılgısına kapılabiliyorsunuz. Ancak kitapçılarda yer alan her yeni eseriyle biraz kendinize gelebiliyorsunuz.

Ataol Behramoğlu’nun İş Bankası Kültür Yayınları arasından çıkan 596 sayfalık “11. Yüzyıldan 21. Yüzyıla Rus Edebiyat Tarihi” adlı kitabını okumaya başlayınca, ayağa kalkıp ceketinizin önünü ilikleme hissine kapılıyorsunuz.

Araştırma aralığı 1000 yıl!.. Alfabesi farklı bir yabancı dil üzerinden dünyanın en zengin edebiyat cennetinde Rusça yazılmış romanlar, hikayeler, şiirler, edebiyat akımları, onları etkileyen siyasi gelişmeleri tek tek inceleyerek bir araya getirmek nasıl bir emek, bilgi, titizlik, disiplin gerektirir insanın havsalası almıyor.

Rus Edebiyatı Tarihi, Ataol Behramoğlu’nun 12 Mart’71 Darbesi döneminde başlıyor:

“Türkiye Yurttaşı Ataol Behramoğlu 17 Kasım 1972- 1 Haziran 1974 tarihleri arasında Moskova M. V. Lomonosov Devlet Üniversitesi Filoloji Fakültesi Sovyet Edebiyatı Tarih Kürsüsünde ‘Rus Edebiyatı Tarihi’ konulu çalışma yapmıştır.”

Bu belge ona, Moskova Devlet Üniversitesi tarafından veriliyor. Araya yüksek lisans, doktora tezi ve araştırmalar giriyor. Hepsi ayrı ayrı dosya ve kitaplar halinde yayımlanıyor. Bu kadar kapsamlı hale gelmesiyse son yıllarda Behramoğlu’nun verdiği bir kararla hayata geçiyor. Nasıl olduğunu, kendisiyle röportaj yapacak olanlar sorup öğrensin. Ben, Ataol Behramoğlu ile Rus Edebiyatı Tarihi üzerine söyleşi yapmaya cesaret edecek kadar “saf” değilim! Okuyup, paylaşacağım hikayeleri not almanın keyfini sürerim sadece…

Mesela Alesandr Sergeyeviç Puşkin’i anlattığı bölümden küçük bir ayrıntıyı buraya alayım: “Puşkin 6 Haziran 1799’da dönemin tanınmış, yüksek eğitimli, büyük toprak sahibi bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Yaşamöyküsünün daha en baştan özgün ve ilginç bir yanı; anne yönünden büyük dedesinin Afrika kökenli Prens Hanibal olmasıdır!”

Arkasından gelecek kuşaklardaki Rus edebiyatçılarını da etkileyecek olan Puşkin’in 1799 ile 1836 yılları arasında sadece 37 yıllık yaşamış olması ve hayatını bir düelloda kaybetmesi başlı başına bir şanssızlık.

***

Kitapla ilgili 10 Nisan 2025 Tarihli Cumhuriyet Kitap ekinde çok kapsamlı değerlendirmeler yayımlandı. Ben kitaplarından çok Ataol Abimle ilgileniyorum. Bir insan şiir kitapları çok satan şair olabilir, yazar da… Ama hem şair, hem yazar, hem gazeteci-röportajcı, köşe yazarı, hem akademisyen (profesör doktor) hem çevirmen, (zaman zaman kendisine zarar vermesini de göze alarak) hem aktivist, hem örgütçü olabilir mi?

İlhan Selçuk sıklıkla “her insan yaşarken kendi heykelini yontar” derdi. Bu bakış açısıyla, tek başına bir akademi, bir enstitü işlevine sahip Ataol Behramoğlu’nun yaşamı boyunca yontuğu esere şöyle demek her halde yanlış olmaz:

-Abide-i Ataol!


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —