Suçlanan, ancak “suçunun” ne olduğu bilinmeyen Adana Anakent Belediye Başkanı Zeydan Karalar, bir ayı aşkın süredir Silivri’de tutuluyor! Adana’da, önyargılarına tutsak olmayanlar, “tutuklamanın” haksız olduğunu düşünerek tepkisini dile getiriyor! Ayrıca, on yıl önceye dayanan “suçlamanın” neden Adana’da görülmediği, neden “tutuksuz” gerçekleşmediğini soruluyor!
Ne yapılmak istendiği anlaşılır gibi değil! Adana’da iki dönemdir anakent seçimlerini kazanmış, iki dönemdir yurttaşla arasında sıkı bağlar kurmuş Başkan Karalar’ın, kentin her yerinden / toplumun her katmanından yükselen tepkiler hiçbir anlam taşımıyor sanki! Kimsenin “suçluyu” savunma ya da “benim suçlum senin suçlundan iyidir” demek gibi “ayrıcalık” taşıyan bir tutum içinde olduğunu düşünmeyin; suçluya, yolsuza, haksıza Adana hep yanıtını vermiştir; verir de… Ancak, ne olduğu anlaşılmayan, bir “itirafçının” ipe/ sapa gelmez ileri sürdüğü “suçlamalarla” da “kimseyi” yüz üstü/ yalnız/ bir başına bırakmaz!
***
En son iletisinde “Ben halkımla kurduğum ilişkiyi biliyorum, Adana halkı beni bırakmaz, demiştim. Sağ olun, bırakmadınız… Bu destek, bu vefa, bana güç veriyor” diyor, Başkan Karalar! İletisine “tutsak edilişimin otuzuncu günü” diyerek başlıyor! “Halkın istenciyle yeniden seçilmemin ise dörtyüzdoksanikinci günü” diye sürdürüyor! Dilimize Arapçadan geçmiş olan “esaret” sözcüğünün Türkçe karşılığıdır “tutsak”… “İnsanların belirli bir alanda tutulduğu, özgürce hareket etmelerinin ya da dışarı çıkmalarının engellendiği bir durumdur” diye tanımlanıyor!
İnsanın kendini “tutsak” bilmesine neden olacak “ne yapmış” ki Karalar? Tüm uyarılara karşın, tüm aramalara karşın bulunamamış mı? İnsanın “tutsak” olması için ne yapması gerekir? Çağrıldığında gidebilecek, Adana sevdalısı olduğunu her fırsatta yineleyen, işinin başında bir belediye başkanının “apar/ topar” gözaltına alınmasını biri anlatsın gerçekten! Karalar gibi, kaç belediye başkanını saymamı istersiniz; anlam veremiyorum! Ne içeride tutulmalarına, ne geride bıraktıklarının dinlenmeyen tepkilerine, eşlerinin/ çocuklarının/ yakınlarının sessizliğe dönüşen yaşamlarına…
***
Neden tutuklandığını ayrıntılarıyla bilmiyorsun, bir ayı aşkın süredir Silivri’de “tutuklu” bulunuyorsun, yanına varanların dışında kimseyi görmüyorsun, çiçek toplayamıyorsun, bir çocuğun gülen yüzünü öpemiyorsun, birine can katsın diye kucaklayamıyorsun, yine de adaletin/ halkın istencinin üstün geleceğine olan inancımı koruyor “hepinize özlemle sarılıyorum” diyorsun; yaşam böyle “zor” bir şey mi ki? Böyle sıska, böyle hırslı, böyle şekli/ duruşu belirsiz…
Herkesin bildiği bir sorgulama biçimi vardır… “Gezen mi, okuyan mı daha çok bilir” denir! Gittiği yere ilişkin hiçbir bilgisi olmayan birinin ilk kez Adana’ya geldiğinde bakışını düşünsenize; bir de o Adana’nın tarihine, değerlerine, kazanımlarına, sosyal yaşamına ilişkin bilgi dağarcığını okuyarak dolduran birinin bakışını… Birini “teori”, diğerini “pratik” olarak düşünün! Başkan Karalar’ın hem Adana’yı, hem de Silivri’yi “bilen” biri olarak “ben Adanalıyım, Silivri’de ne işim var” demesi de, “adaletin, halkın istencinin üstün geleceğine olan inancımı koruyor, hepinize özlemle sarılıyorum” demesi de anlamlıdır! Silivri’de olmakla, “adaletin, halkın istencinin” ne denli zarar gördüğüne işarettir!
***
Karalar, Silivri’de olduğu sürece Adanalı “desteğini” sürdürecek bu bilinsin başta! Ayrıca burada gerek İl Başkanı Anıl Tanburoğlu’nun çabaları, gerekse Başkan Vekili Güngör Geçer’in işinin başında olması, Karalar’ın yokluğunu aratmamak için verilen uğraş da yabana atılmamalı…
Burada Karalar’ın “Ben Adanalıyım, Silivri’de ne işim var?” sorusunu, kişisel bir yakınma gibi düşünmeyin, toplumsal bir sorgudur bu! Adana, suçluyu savunmaz; ama suçsuzun yalnız bırakılmasına da göz yummaz. Karalar’ın tutukluluğu, bir kişinin değil, bir kentin istencinin sınanmasıdır. “Gezen mi, okuyan mı daha çok bilir” demiştik... Karalar hem gezmiş, hem okumuş; hem yaşamış, hem sorgulamış. Silivri’deki günleri, yalnızca bir tutukluluk süreci değil, halkla kurulan bağın sınandığı bir zaman dilimidir; bunun özellikle altını çizelim!