ADAYLARIN SIĞ, YAPMACIK DAVRANIŞLARI…

Bir toplum öncelikle insana, doğaya, hayvana verilen önemle ölçülür. Onların yaşayışları, varlıkları, sağlıkları sıkça konuşlu/ tartışır! Verilen çaba “daha iyisi” olması içindir! Eğer toplumda insan, doğa, hayvanlar tartışılamıyorsa, üstelik zarar verici etmenler göz ardı ediliyor/ çoğu zaman korunuyorsa “eğri oturup” enine/ boyuna “doğru” düşünmek gerekir!

Bir toplum öncelikle insana, doğaya, hayvana verilen önemle ölçülür. Onların yaşayışları, varlıkları, sağlıkları sıkça konuşlu/ tartışır! Verilen çaba “daha iyisi” olması içindir! Eğer toplumda insan, doğa, hayvanlar tartışılamıyorsa, üstelik zarar verici etmenler göz ardı ediliyor/ çoğu zaman korunuyorsa “eğri oturup” enine/ boyuna “doğru” düşünmek gerekir!

Yaklaşan yerel seçim öncesi siyasi partilerin belediye başkan adaylarından gelen haberlere bakılırsa, yaşadığımız/ her tür ayrıştırıcı eylemlerin tersine, öyle güzel resim çiziyorlar ki… Halkın aklında olmayan, “düşüne” bile yatmayı düşünmediği olguları, “beş yılda yapacaklarım” havuzunun içinde yer veriyorlar! Daha önce yapılanları bilmesek/ görmesek bir köşesinden tutulabilir de; bu yurdun insanı sizlerin ortaya koyduğu “çözümsüzlük” nedeniyle yoksullaştı, unutmayın!

Şimdi sıra çocuklara, kadınlara gelmiş olmalı… Adaylardan basına servis edilen görsellerde “öyle çok” söz ediyorlar ki… Günün her saati kadının şiddetle karşılaştığı, çocukların umutlarının karartıldığı olaylar yaşanmıyor gibi, her fırsatta kadınlar/ çocuklar adına görselleri servis ediyorlar! Kimi çocuklara sarılıyor, kimi kadınların ortasında “gülücüklü” pozlar veriyor; neye inanılacaksa…

“İktidarın” din, “muhalefetin” Atatürk özlü sözleri gibi, adayların kadın/ çocuk söylemleri de “sıcak/ içten” gelmiyor bana! Anımsayın, dünyanın en ünlü diktatörlerinin bile kadın/ çocuk görselleri vardır! Ancak acımasızca canlara kıymışlardır, acımasızca çocukların/ kadınların yaşamlarını karartmışlardır!

Gerçekten, toplumda insana, doğaya, hayvana önem verilmesini istiyor musunuz? Öyleyse onların da “yaşama hakları” olduğuna inanarak yaygınlaştırıcı eylemler içinde olunuz! Başta onların doymaları, ardından barınma sorunlarının çözümü konusunda “düşsel” olmayan inandırıcı/ içten tavrınızı ortaya koyunuz! İnsanlar sığ, yapmacık davranışlardan öyle yoruldu ki; anlayın artık!

 

İnsanımızın “yiyemediği” ürünlerin “deposu” olmak…

Ege İhracatçı Birlikleri Sürdürülebilirlik ve Organik Ürünler Koordinatörü, Ege Kuru Meyve ve Mamulleri İhracatçıları Birliği Başkanı Mehmet Ali Işık “Dünyanın gıda ambarıyız. Kuru meyveler, zeytin, zeytinyağı su ürünleri, meyve sebze mamulleri, baharatlar, bitkisel yağlar, hububat, bakliyat, un, unlu mamuller, taze meyve sebze, hayvansal mamuller başta olmak üzere pek çok gıda ürününde dünyanın en büyük tedarikçileri arasındayız” diyor son açıklamasında.

Işık’tan, başkanlığını yaptığı “birlik” adına sıkça bülten alıyorum. Hep büyümekten, rakamların geçtiğimiz yılı aşmasından, üreticinin yalnız bırakılmadığından söz eder! Bulunduğu konumda öyle olmalı, oradaki üreticiler yaptıkları üretimden dolayı seviniyor olmalılar ki, sıkça yineliyor!

En son gelen bilgilendirmesi, yukarıya aldığım paragrafın olduğu bülteni. “Dünyanın gıda ambarıyız” deyip, ülkemizde neler üretiliyorsa sayıyor! Elbette bunlar üretiliyor, bunlar dış pazarda “iyi müşteri” buluyor da, ülkemizin yurttaşları ne yapıyor, dünyaya bu sayılanları satarken ülkemizin yurttaşı “birliğine yaşadığı gönençten nasıl yararlanıyor?

Biz biliyoruz ki: örneğin Adana bölgesinde narenciye üreticisi bu yıl masrafını çıkarmayı bırakın, yeni yıl için gereksinen “masrafı” karşılayamaz duruma geldi! Bu yurdun yurttaşı, yukarıda sayılan birçok ürünün yanına bile yaklaşamıyor, zeytin/ zeytinyağı alamıyor, mevsimlik sebze/ meyve yiyemiyor, hayvan ürünleri edinmek için ya geceden sıraya giriyor ya da olduğu yerlerden uzaklaşıyor! 

Bu yurdun insanının “yiyemediği” ürünlerin “deposu” olmak nasıl bir sevinç ki? 


Oktay EROL

15.03.2024 21:49:00

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.


“ SEYHAN BİZİM VAZGEÇİLMEZİMİZ”

CHP ADANA ÖRGÜTÜ GENEL SEÇİMLERE HAZIRLANIYOR

DEMİRÇALI’YI ZİYARET ETTİ

VALİ KÖŞGER’DEN GÜVENLİ VE DÜZENLİ TRAFİK VURGUSU

NAZIM ALPMAN YAZDI/ DEVLET 1 MAYIS’A SAYGI GÖSTERSİN!

KUŞ GRİBİ YUMURTA FİYATLARINI ARTIRDI

KARNAVAL KOMİTESİNDEN MEKTUP VAR

ZEYDAN KARALAR’DAN MHP İL BAŞKANINA “SİNEK” CEVABI

YERLİ SUSAM İÇİN  YERLİ ÜRETİM HAMLESİ

ÇUKUROVA BELEDİYESİ TENİS TURNUVASI BAŞLADI

FATİH GÜLER GÜVEN TAZELEDİ

18 İLDEN 400 SATRANÇ SPORCUSU ADANA’DA YARIŞTI

CHP’Lİ BULUT: TASARRUFU SARAYDAN BAŞLATIN

SEYHAN NEHRİNDE GONDOLLA GEZDİLER

"YALANA VE ŞANTAJA ASLA BOYUN EĞMEYECEĞİZ"

CHP GERÇEĞİ YAYINLADI

ADANA’DA 23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMI KUTLAMASI