AİLELER ÇOCUKLARINI MEB’DEN KURTARMAYA ÇALIŞIYOR: MEB EĞİTİME, ÇOCUKLARA, TOPLUMA ZARARLI HALE Mİ GELDİ?

Daha öncesinde de sorunluydu da son 10-12 yıldır tümden bambaşka bir hal aldı. Aileler işi gücü bırakmış bütün yazını, hatta ömrünün en güzel on on beş yılını büyük bir kaygı panik içinde çocuklarını gönderebilecek okul, çocuklarını okutabilecek öğretmen aramakla geçiriyor.

Daha öncesinde de sorunluydu da son 10-12 yıldır tümden bambaşka bir hal aldı. Aileler işi gücü bırakmış bütün yazını, hatta ömrünün en güzel on on beş yılını büyük bir kaygı panik içinde çocuklarını gönderebilecek okul, çocuklarını okutabilecek öğretmen aramakla geçiriyor. 

En saf soru şu: Etrafta çocukları eğitebilecek doğru düzgün okul yok mu, çocukları eğitebilecek doğru düzgün öğretmen yok mu? Az çok fiziki olarak okul binası ve personel olarak öğretmen varsa, o halde, bu binaların eğitim okulu olması, bu öğretmenlerin eğitim yapması engelleniyor mu?

Yeni bir okul/öğretim yılı yeni başlayanlar için geçen hafta, ara sınıflar için bu hafta başladı. Öğretim yılı olduğu açık da gerçekten eğitim yılı mı başlıyor? MEB öğretim bakanlığı olabilir de gerçekten eğitim bakanlığı mı?

ÖĞRENME VE ÖĞRETİM KÖTÜYÜ DE İÇERİR, EĞİTİM SADECE İYİYİ

Öncelikle üç temel kavramın arasındaki farkı açıklığa kavuşturalım. Doğuştan ve doğadan gelmeyip sonradan edinilen her tür şey alışkanlık, öğrenme ve öğretim ile olur. 1-Öğrenme en geniş kavramdır, başkasının/sosyal grubun bir etkisi olmadan kendi yaşam şartlarından edinilen de öğrenmedir. 2-Öğretimde bir başka insan müdahalesi girer, bir başkasının etkisi olan iyi kötü her tür edinimler öğretimdir. 3-Eğitim ise bir fikirdir, bu fikir salt olumludur, gerçeklik ve hayat bilgisidir, iyidir, güzeldir, doğrudur; dünyayı anlamak, potansiyelleri görmek ve gerçekleştirmek, doğru karar almak, iyi güzel mutlu özgür bir yaşam oluşturmak için öğretiliyorsa bu eğitimdir.

Örneğin kötülüğü öğretiyorum denebilir ama kötülük için eğitiyorum denemez, eğitim kavramına aykırıdır.

Narin’in, Narinlerin katilini, katilleri yetiştirmek de alışkanlık ve öğretimden kaynaklanır ama eğitim değildir.

BİR ÇOCUĞU, BİR TOPLUMU MAHRUM BIRAKARAK ÖLDÜRME YÖNTEMİ: AÇ BIRAKMA, ZİHİNSEL YOKSUN BIRAKMA, DOGMA/ÖĞRETİ TELKİNİ

Son 25 gündür Narin’in, tek bir değil binlerce Narin’in bizzat katline kilitlenmiş bulunuyoruz. Tek başına Narin’in katli arkasında çok büyük bir yanlış geleneği, çok büyük bir makro yapılanmayı, yanlış öğretimleri işaret ediyor.

Buradaki ana soru, Narin’in katline yol açan sebeplerin/ şartların, bu katillerin yetiştirildiği sosyokültürel ve ekonomi politik yapılanmanın, katilliğin yapısının ne olduğudur.

Narin katledildi.

Milyonlarca Narin de katledilmeden öldürülüyor, susuz bırakılarak yoksun bırakarak kurutuluyor, öldürülüyor.

Aşiret, iktidar, nema, patriyarka, din, tarikat iç içe geçmiş, insanlık dışı bir yapı oluşturuyor, tahsil edilen kötülük oluyor, katliam oluyor, katillere ve mağdurlara, ezenlere ve ezilenlere yol açıyor. Böyle bir öğretim yapısından böyle tahsiller çıkıyor.

Aşiretleri, yanlış gelenekleri, yanlış öğrenme ve öğretimleri düzeltecek olan daha büyük güç tekeli olan devlet/resmi kurumlar, en başta da okullardır. Bunun birincil dereceden sorumlusu MEB ve YÖK’tür, Kültür Bakanlığıdır, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığıdır, Diyanettir.

Peki, bu resmi kurumlar ne yapıyor?

Bu resmi kurumlar yoksun bırakmayı, dahası boşalttıkları niteliklerin yerine dogmatik olanı dikte etmeyi temel politikaları haline getirerek örgütlü resmi kötülük yapıyor, sadece bir Narin’e de değil hemen tüm çocuklara ve tüm topluma kötülük yapıyor, kademe kademe zihinlerini, insanlıklarını öldürüyor.

Yoksun bırakmanın, öldürmenin de çok sayıda tür ve çeşitleri bulunuyor.

MEB’İN ÇOCUKLARA VE AKLA ZARAR ÖNCELİKLERİ: NAKLİ İLİMLER, İMAM HATİP, TARİKAT, MESLEK ORTAOKULU, MESEM, AHİLİK, HARP AKADEMİSİ…

MEB eğitimi değil de AKP ve milli görüşün öğretimini, dahası iktidar ve tefeci bezirgan komprador taşeron kesimlerin çıkarlarını öncelik haline getirmiş bulunuyor. Tüm müfredat, haftalık ders saatleri, ders içerikleri dinci tarikatçı anlayışla biçimlendirilmeye çalışılıyor, okul türü olarak sıbyan, imam hatip, MESEM, meslek lisesi, en son meslek ortaokulları öncelikli amaç edinilmiş bulunuluyor.  Akli ilimler/ bilim felsefe sanat değil varsa yoksa nakli ilimler dayatılmaya çalışılıyor.

Cehaletten öte MEB bir yandan aklın vicdanın özgürleşmesini köreltmeye, bunun için farklı olasılıkların görülmesini engellemeye, yani zihinsel bilişsel moral YOKSUN bırakmaya, dahası sadece yoksulları da değil tüm toplumu NİTELİKLİ EĞİTİMDEN MAHRUM bırakarak kendi din ve çıraklık merkezlerine mahkum etmeye uğraşıyor, bu konularda çok da yol aldı. Proje okulları altında akademik olarak başarılı okulların partili idarecilerin yönetimine alınması, öğretmen liselerinin tümden kapatılması, YÖK ve üniversitelerin zapturapt altına alınmaya çalışılması, rektör atamaları, Boğaziçi örneği, anaokulu yerine sıbyanların/Kur’an kurslarının, genel okul yerine imam hatiplerin, çok yönlü yetişme ve potansiyellerini gerçekleştirme yerine MESEM ve meslek liselerinin, örgün okul yerine açık öğretimin teşviki, en kritik olanı da tüm değerlerin dine/Sünniliğe/tasavvufa, ahiliğe bağlanmaya çalışılması, tüm derslerin/içeriğin nakli ilimlerin önceliğine bağlanmaya çalışılmasıdır.

Çocuklar, gençler, tüm toplum bir yandan daha niteliklisinden/iyisinden/olumlusundan yoksun bırakılarak, aynı zamanda yerine daha dogmatik ve hiyerarşik olanı dayatılarak yavaş yavaş öldürülüyor.

HARP AKADEMİLERİ OLAYI: ANNE BABASI AKP’Lİ ÇOCUKLAR GENÇLER DE BU DAR VE SIĞ KALIBA SIĞMIYOR

Narin ile birlikte bir diğer tartışma konusu harp akademileri mezuniyet törenindeki resmi yemin yanında yeni mezun teğmenlerin Atatürkçülük yemini oldu.

Akademinin temel konusu olan harp, çok ayrı bir konu, onun eğitim ve toplum bakımından anlamını tartışmaya girmeyeceğim.

Ama resmi yemin dışında ikinci bir yemin, kılıç/seyfiye erbabının kılıç çatması çok önemli bir olayı gösteriyor:

Kanaatim o ki; bu çocuklar MİT, emniyet, askeri istihbarat, hatta SADAT ve AKP kurmaylarınca sıkı bir elemeden geçirilerek harp okullarına alınmış, kanaatim o ki, neredeyse tamamı AKP veya çevresindeki ailelerden/hanelerden seçilmiş durumdalar.  

Ama sonuçta bu çocuklar da AKP’nin, milli görüşün, MİT’in, ordunun bazı dar resmi tanımlanmış kalıplarına sıkıştırılamıyorlar, ne yapılırsa yapılsın tümü birden gençliğin dinamizmini ve insanlığı zorlayan kalıplara tümden sıkıştırılamıyorlar.

Nereden seçerlerse seçsinler, istedikleri kadar elesinler, istedikleri kadar kalıba dökmeye çalışsınlar, çocuklar gençler bu giydirilmeye çalışılan giysiye, dayatılan kalıplara sığmıyor, biçilen bu kalıplar gençlere, hepimize, bu dünyaya çok dar geliyor.

EĞİTİM; GÖZÜN, ZİHNİN, SAĞDUYUNUN ÖZGÜRLEŞMESİ, KAVRAYIŞ VE GELİŞİM SÜRECİDİR: DAR DOGMATİK KALIPLARA SIĞMAZ

MEB eğitime zararlı hale mi geldi ki, hemen tüm aileler MEB’in resmi dayatmalarından/okullarından kurtulmak, doğru düzgün eğitim verecek okullar/öğretmenler bulmak için gecesini gündüzüne katıyor.

Eğitim arayışı zaman bulma, olası tüm potansiyelleri özgürce görme, dikkate alma, bunlar arasından yapılacakları önceliğe alma, uzun bir süreç ve büyük bir akıl bilim emek işidir.

MEB’in temel aldığı 1-artık 600-700 yıl öncesine dair MESEM/ahilik anlayışının yamaklık/çıraklık/fedailik kalıbı, 2-akılla ve bilimle beslenmeyen öğreti kalıpları/ nakli ilimlerin kalıpları, 3-yurttaşlık ve çağdaş ufuklardan uzak düşen partiye milis yetiştirme emir komutasına bağlı AKADEMİ anlayışı, ÖZETLE dinci görüşün/milli görüşün salt Sünnilik ve tarikat anlayışına dayalı DİN DERSLERİ/ DİNİ DEĞERLER telkini, salt dinci yetiştirmeye yönelik İMAM HATİP OKULLARI, MESEM türü, MESLEK ORTAOKULU türü  çocuk sömürüsü/emek sömürüsünü besleyen anlayışları, AHİLİK/FEDAİ yetiştirme arayışı, tüm bu kalıplar ne çocuklarımıza ne çağa ne ufka/ ne de geleceğe uyuyor.

Eğitim yapmayı bir yana bırakalım, daha kötüsü eğitime zarar haline dönüşmeye başlamış MEB’in bilim akıl felsefe sanat sağduyu kurumu, “eğitim kurumu gibi eğitim kurumu” haline getirilmesi; bu ülkenin, çocuklarımızın, dünyanın geleceği için öncelikli sorumluluğumuz olmalıdır.

Aklımızı vicdanımızı çocuklarımızı bu dar kalıplara ve dogmacılara teslim edemeyiz. Bilimimizi, sanatımızı, aklımızı, düşüncemizi, okullarımızı, çocuklarımızı, toplumu, dünyayı savunalım.

Çocuklarımız, toplumumuz kötüsünden mutlu değil; daha iyisi varken iyisine güzeline niteliklisine yönelmek ve bu uğurda yapılanlar, yapılacaklar mutluluktur.

Kötüsüne karşı mücadele etmek iyidir, mutluluktur. Kendi başına herkes için erek/amaç edinilebilecekler uğruna bir şeyler yapmak iyilik, güzellik, mutluluktur.

 


Adnan Gümüş

13.09.2024 18:48:00

YAZARLAR


ADANASPOR ANKARA DEPLASMANINDAN PUANLA DÖNÜYOR

TESBİH VE DOĞAL TAŞLAR FUARI 17-20 EKİM’DE ADANA’DA

ADANA DEMİRSPOR’DA BAŞKAN SANCAK GÖREVİ BIRAKTI

DEMİRSPOR SAMSUN’A 3-1 YENİLDİ

TEKNOFEST ADANA’YA 1 MİLYON ZİYARETÇİ VE MUHTEŞEM VEDA

BOLAT: SORUNLARIN ÇÖZÜMÜ İÇİN DİYALOG HALİNDEYİZ

FATİH GÜLER TDB BAŞKANLIĞINA ADAY

“JEOLOJIK MIRAS ALANLARIMIZ YETERINCE KORUNMUYOR”

ÜLKEMİZDE HER GÜN ORTALAMA 5 İŞÇİMİZİ KAYBEDİYORUZ

SOKAK CANLILARININ YAŞAMI KORUNMALI TOPLUMUN GÜVENLİĞİ DE SAĞLANMALI

YÜREĞR’DE “KENT KONSEYİ” KURULDU

3.GEMLİK FİLM FESTİVALİ'NDE ONUR VE EMEK ÖDÜLLERİ BELİRLENDİ

AOSB'DE YEŞİL DÖNÜŞÜM YOLCULUĞU

29 EKİM CUMHURİYET BAYRAMI’NI 29 ÖZEL FİLM İLE KUTLUYOR

KOLAY BULAŞIYOR, AĞIR SEYREDİYOR

CHP’DEN ADANA'DA KADIN HAKLARI SEMİNERİ

TÜRKİYE ŞAMPİYONU SARA’DAN OYA TEKİN’E ALTIN MADALYA SÖZÜ